Geziden bugüne

Geziden bugüne

Ali Akben

Değerli okurlarım, yarım asırdan fazla bir sürede ülkemizde olup bitenlerin canlı şahidiyim.

Olmazların oldurulduğu, kumpasların yeni kumpaslarla örtüldüğü, yapılanların hukuk kılıfı ile legalleştirilirken yaşanılan zorluklarla gülünç duruma düşenleri, düştükleri gayya kuyusundan çıkma çabalarını ve daha neleri neleri yaşayarak görmüş bir yurttaş olarak hamsiyi kavağa çıkartanları gördüğümde zaten siyasetin kirliliğinden nefret etmiştim.

Yakın geçmişte daha beterlerini görünce geçmişe rahmet okuduğumu itiraf etmeliyim.

Hacı bacı ablamız, dolduruşa getirildiği günlerde yolsuzluktan tutuklanmış, yüzsüz sabık başkanın yüzüne bakarak kullandığı "rabbiyesirli yüz "ifadesi ile epey bir şaşmıştım ama ablamız gördüğü açık gerçeklerden sonra şu sözleri ile nedamet etmesini de takdir etmiştim." Seçtiğimiz kişiler kocaman birer hırsız çıktı".

Rabbiyesirli yüz ifadesinin kullanıldığı günlerde, ablanın partisi, İBB'de el üstünde tutulmuş, belediyenin kasası sonuna kadar partililere açılmış ve uzun süre al gülüm ver gülümle kasalar tıkır tıkır doldurulmuştu.

Ablamız partiyi pırtıyı bırakıp gördüğü açık gerçeklerle yanlışa yanlış demeye başlaması ile birlikte olanlar oldu, parti değiştirme furyası başladı ve mal paylaşımında ortak olanlar hızla partilerinden istifa ettiler.

Çapsız kifayetsiz muhteris narsist ve yolsuz olan İBB başkanı aldığı bu gazlarla yere göğe sığmaz olunca ağzından şu kelimler döküldü.

"Bir elime ayı, diğer elime güneşi".

Tüm bu savrulmaların şaşkınlığını hala üzerinden atlatamamış olan ben, dün kulaklarıma inanamadığım için defalarca dinlediğim yeni bir şaşkınlık yaşadım.

Tıpış tıpış lakaplı CHP eş başkanının ağzından aynen şu kelimeler döküldü.

"İmamoğlu göğün yedi kat üstündedir".

Tüm bu olan bitenlerden sonra yaşananlarla ilgili gelişmeleri anlı şanlı gazeteci ve yorumculara bırakacağım ama bir kısmı besleme, bir kısmı dut yemiş bülbül, bir kısmı da şaşkın ördek ve üç maymun olunca iş yine gazeteci ve yorumcu olmayan bana düşüyor.

Ülkemize yazık ediliyor. Bilinçli olarak yapılan bu kepazeliklere layık değiliz. Yeni Türkiye'den korkuluyor. Çözüm süreci ile taçlanmamız istenmiyor. Ülkemiz dünya ölçeğinde itibar üstüne itibar kazanırken içerde yaşadığımız tezatlar gerçekten acınası ve üzüntü verici.

Zulmü 1453 de başlatan gezici güruh yeni işler peşinde. O gün üç beş ağaç ile başlatılan gezi sürecini tekrarlamak isteyen güruha devletimiz müsaade etmeyecektir.

Osmanlı İmparatorluğunu karalamak ve Türk tarihini olumsuz bir şekilde yargılamak isteyenler tarafından sıkça dile getirilen bu talihsiz söylem, tarihsel gerçekleri çarpıtmaktan öteye gitmemektedir. İstanbul'un fethi, bir yıkım veya baskı rejiminin başlangıcı değil, Osmanlı imparatorluğunun yükselişi; hakkın, hukukun, özgürlük ve adaletin simgesidir.