Coğrafya kaderimiz
Coğrafya kaderimiz
Ali Akben
Değerli okurlarım soğuk savaş yıllarında her şey bu kadar ayan beyan ortada değildi. Son yıllarda sosyal medyanın da katkısı ile nerede ise hiçbir şey gizli kapaklı kalmaz oldu. Beden dili okumalarını da hesaba kattığımızda aslında ağızdan çıkanlarla kimin ne niyette olduğu âşikar hale geliyor.
Metal yorgunu iktidarı savunmanın cesaret gerektirdiği bir dönemde vurun abalıya dercesine iktidar erkine yüklenmede şirazeden çıkanların yapıp ettiklerini dünü ve bugünü ile iyi bellemek ve hafızalara kazımak gerekiyor.
Gündemi her zaman sıcak ve kaotik olan bir coğrafyada doğup büyümenin elbette bizlere kattığı olumlu olumsuz fazla sayıda yaşanmışlık örnekleri vardır. Bugün şaşkınlık içerisinde şahit olduğum olayların birlik hamurumuzu sulandırıp fitne ve fücurun önünü açacağından endişeleniyorum.
Sağımız solumuz, önümüz arkamız düşmanlarla çevrili. Suç ise eğer, Osmanlı coğrafyasında yaşıyor olmak dışında bir suçumuz yok, ancak bu coğrafyada doğup büyümek elimizde de değil. Bin yılık şanlı tarihi bize emanet eden dedelerimizin kanları ile suladığı topraklar üzerinde kötücül hesapları olanları görmeyenlere bir diyeceğim de yok.
Hafızalarımızı yoklayalım ve son günlerde ülkemiz gündemini kısa bir film şeridi olarak gözden geçirelim. Yerelde iktidar olan parti demlendikçe demlenerek aslını neslini inkar eder duruma geldi. Bu öyle bir inkar ki, Tunceli belediyesi önünde herkesin gözü önünde bağıran terörist, Dersim'in hesabını görmediklerinden bahisle cumhuriyetin kurucu partisine parmak sallıyor.
Dağdaki çapulcu ve meclisteki maşaları yerelde iktidar olan partiye, yenilip yutulması mümkün olmayacak kadar büyük laflarla temcit pilavı gibi ha bire bizim sayemizde hatırlatması yaparak açık seçik sabrının sonuna geldiklerini söylüyor.
Anlı şanlı solcular, aydınlar, sanatçılar, yazar çizer takımı ve muhalefet unsurları suspus ama devletin tüm organlarının iç ve dış tehdit ile ilgili omurgalı duruşuna saygı şöyle dursun demediklerini bırakmıyorlar. Sağlıkta adalette yaşanılan haksızlıklar ve hukuksuzluklar için ise pireler deve yapılarak ülke gündemi iğfal ediliyor.
Çalışan üreten her kim olursa olsun hata yapabilir. Çalışmazsan üretmezsen hata da yapmazsın hatta mış gibi yapma becerin varsa alkış da alabilirsin. Örneklemek gerekirse İBB'nin 5 yıllık icraatlarına bakılabilinir. Enteresan bir durum ama kötü bir örnek. İstanbul'un devasa sorunları var. Çare ve çözüm için mücadele etmek yerine kent lokantaları açmak ve marifetmiş gibi vatandaşı davet ederek törenler düzenleyerek de açılış yapmak. Hem çok kolay hem de göz boyamak için çok iyi bir icraat.
Üsküdar'da daha önce garip gurebaya bedava yemek servisi yapılan Selimiye'deki aşevi büyük bir törenle başkan tarafından şatafatla yeniden açıldı ve bu sefer ücretli olunca, ödediği ücret karşılığı yemek yiyen vatandaşlar hem yediler hem de elleri kabarıncaya kadar alkış tufanına tutarak başkanı onore ettiler. Yandaş televizyonlar ve sosyal medya trolleri de rekor kıran paylaşımları ile on binlere hatta yüz binlere bu şanlı açılışı(!) ballandıra ballandıra vatandaşa duyurdu.
Yiyenlere afiyet olsun.
Ben yemedim.
İstanbul'da toplu taşımayı günlük olarak kullanan bir vatandaşım. Özellikle son aylarda otobüs, metro, metrobüs istasyonlarında yürüyen merdiven ve asansörlerde yaşadığım sorunlardan kısaca bahsetmek istiyorum.