Dişimizin sancısında sakladığımız hasretler, Trabzon maçının arkasına attığımız umutlarımız var bizim...
Hepsinin de oluru temiz bir kalpten geçiyor. Sıkı bir yumruk, temiz bir kalp ve yüksek aidiyet duygusu...
Antep maçının kadrosuna bakarken bunlar düştü aklıma... Hayırlısı olsun... Daha kadroları saymadan yediğimiz bir gol var, bireysel hatalar dizisi, no: bilmem kaç! Bitmiyor abi!!!
Bu sefer de en son adam ayağının altından kaçırdı topu, vatandaşa Noel piyangosu gibi ikramiye vurdu valla: 0-1...
İşin başka boyutu: Bugüne kadar yaptığımız hiçbir hata karşılıksız kalmadı, hepsine ceza kesildi... Atak başlatmakta sorun yaşıyoruz... Ağır ve isabetsiziz...
Hele, Cengiz'in sakatlandığı pozisyonda, ceza sahası önünde bir top paylaşımı var; akıllara zarar... Ne kale açısı ne vuruş açısı: hiçbir matematik yok... Ne oldu böyle, anlamıyorum.
Bir yerden illa ki döneceğiz ama bu inşallah çok kısa sürede olur... İki dakikalık bir abluka sonunda, Cerny'nin bazukası, El Bilal'in yarım volesi... Kalecilerinin çıkarttığı...
Önde baskı devam ederken, kısa düşen geri pasta kalecinin ancak yetişip vurduğu top El Bilal'e çarpıp ağlara gittiğinde... Başımı yukarı kaldırıp bir teşekkür gülüşü bıraktım: 1-1...
Üstüne, mükemmel bir atak başlangıcında mükemmel bir asist... Ellerimiz başımızın arasında, El Bilal'e hayretler içinde bakarken; başka bir Beşiktaş atağında "Her hafta bundan daha büyüğü olmaz." dediğimiz bir skandala daha tanıklık ettik...
"Bir penaltı nasıl verilmez" adlı rezalet, bütün Türkiye'nin önünde işleme kondu... Akıl almaz işler oluyor ligimizde...
Verilmeyen penaltıyı devre arası boyunca defalarca seyrettik, penaltı vermek, ismini söylemekten daha kolay biliyor musunuz

19