Nefesimizi tutmuş, Feyyaz'ın tünelden çıkmasını bekliyorduk...

Eski zamanlarda şöyle bir racon terennüm ederdik... "Fener maçına sabahlamadan tribüncü, Fener'e gol atmadan golcü sayılmazsın...."

Işıklar kapatılmış, nefesler tutulmuştu... Sezon açılışındaydık ve 50 binin üzerinde taraftar, tünelden çıkacak topçuları bekliyordu...

Bir projektör gecenin o alaca karanlığında bütün gücünü çıkış tüneline çevirmişti... Statta inanılmaz bir uğultuyla beraber "Büyük başkan, Feyyaz'ı bize bağışla" sesleri yankılanıyordu... Şu sloganda başkana olan saygıya bakar mısınız

Bu slogan, "Ahmet Dursun, Seba gitsin" kadar dillendirilmedi... Hatta hiç konuşulmadı! Neyse... Evet! Nefesimizi tutmuş, Feyyaz o tünelden çıkacak mı diye bekliyorduk... Bekledik, bekledik... Yok! Çıkmadı tünelden Feyyaz...

Herkes çıktı, bir o çıkmadı... Statta inanılmaz bir hüzün hakimdi... O anda yüzlerce kişinin söylene söylene stadı terk ettiğini söyleyebilirim...

Şimdi size aval aval geliyor ama Feyyaz çok şey demekti... Tek başına çok anlam içeriyordu... Beşiktaş taraftarını o tünelden çıkmayışı çok yıprattı! Aile sorunu gibi her evde Feyyaz konuşuluyordu...

Sonra... O zaman Ulvi Güveneroğlu'nun jübilesi vardı...

Stat boştu (o da ayrı bir tartışma konusu tabi) Öyle ki neredeyse tribün bile yapmamıştık... Kapalıda sinema sanatçısı Gökhan Güney, eski yönetici Bahattin Beyoğlu ve tribünden iki arkadaş oturuyorduk...

Gazeteci Gürel Yurttaş geldi... Ağlamaktan gözleri kıpkırmızıydı... Ne oldu, hayırdır dedik... "Feyyaz Fener'e imzayı attı, oradan geliyorum şimdi" dedi... Koca koca adamlardık, hepimizin gözleri dolmuştu... Feyyaz, Fener'e gidemezdi... İçimizden bir parça kopmuştu... Sonra lig başladı... Oktay Derelioğlu bir maçta 4 gol birden atmıştı...

Ve açıktan şöyle bir ses yükselmişti: "Feyyaz öldü, Allah rahmet eylesin." Hemen susturmuştuk... Feyyaz, Feyyaz'dı; dışımıza gitse bile hep içimizdeydi...