Deplasman otobüsü...
Kalın lastikleriyle dağ bayır demeden toprağı kumu saça saça yukarı doğru çıkış yapan ütopik arabalar gibi tırmanmaktayız...
Tek mesele benzin! Hareket halindeyken benzin bitmesin yeter! Bu minvalde sahaya çıkan ilk 11'de acaba görür müyüz dediğimiz üç topçu da yok Muçi, Arroyo, Amir... Ramazan'ın ilk günü olmasından mütevvellit yer yer boşluklar var İnönü 'de...
Oruç tutanlara Allah kabul etsin deyip maça geçelim... Ataklarımızda gözle görülür şekilde bir fiyaka var... Topun üzerinden atlamalar, içeri üçlü beşli kat etmeler, al verler baya yol almışız... Tabii bunların hepsine eyvallah da parayı gol atana veriyorlar!!!
Bu arada şunu söyleyeyim Immobile'deki özgüven yerlerde... Bir 9 numara altı pastan hala pas yapar mı ya Yarım saat dolduğunda ilk başlardaki hız yavaşladı ve ceza sahasına uzak kaldık biraz...
Ve Solksjaer'in bundan böyle Chamberlain'i ilk 11 de düşünmemesi lazım... Net... Rafa'nın attığı üç dripling Kabataş'a, verdiği iki pasta Gümüşsuyu'na gitti... Soyunma odasında acil difransiyeli düzeltmesi lazım...
Lakin bunun yanında kendini sahada oynaya oynaya düzelten biri var... Joao Mario... Hızlı gelişen Beşiktaş atağında tribünlerin "Ölümüne kartal, haydi bastır Kartal" seslerine kulak veren bu vatandaş, önce Halis Karataş gibi sağa çekti atı, pardon topu...
Sonra uzak köşeye enfes bıraktı: 1-0. Hakem ilk yarı bitti dediğinde Mario, soyunma odasında attığı golü anlatıyordur zevkli zevkli... Kesin...