"Ya ajansın ya FETÖ'cü" hukuku

Rize'de AK Parti mitingi vardı, herkes güvenlik noktasından aranarak geçiriliyor.

Buna sinirlenen İl Başkanı, polislere şöyle çıkışıyordu: Ajan mısınız, FETÖ'cü mü; terbiyesizlik etmeyin, haddinizi bileceksiniz...

Nasıl bir dönemdi, derlerse bunu anlatın yeter. İktidarı elinde tutanı rahatsız eden, ters düşen kim varsa ya ajandır, ya terörist...

Suçlu olduğuna siz karar vermeden kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği yüksek yargı olsanız da değişmiyor. Aynı suçlamayla zan altında bırakılmanız an meselesi.

Danıştay, KHK ile ihrac edilmiş 414 hakim ve savcıyı haklı bulup işe iadelerine hükmetmiş.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yanına Anayasa Mahkemesini de katarak bu kararları hazemedemediklerini, ciddi rahatsızlık olduklarını ve üstüne gideceklerini söyledi.

Oysa Cumhurbaşkanlığı sisteminde yargıya biçilen görev ve rol, iktidarı daha etkin denetlemekti. İktidarı rahatsız etmekten kaçınmak değil.

Her denetleme, denetleyeni rahatsız eder, fıtratı böyle.

Denetlenenin denetleyenden hazzettiği, denetlenlemeye bayıldığı nerede görülmüş!

Onun için de denetim, denetlenenin keyfine terk edilemez.

Tek başlılık sisteminin iki ana vaadinden biri, hızlı karar alamaktı. Ama emekliye maaş zammında, depremzedeye yetişmekte o hızı gösterememişti.

İkinci vaadine gelince o da iktidar üstündeki Meclis ve yargı denetimini güçlendirerek kuvvetler ayrılığını pekiştirmekti. Fakat başından beri henüz bu vaadin yanına bile yaklaştığı görülmedi.

Google'da tarayın, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu minvaldeki sözlerinden bir demet bulursunuz. Cumhurbaşkanlığı sitesinden bir örnek, 2017 tarihli Meclis açılış konuşması:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019 yılında uygulamaya geçecek Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemiyle; yasama, yürütme ve yargı arasındaki ilişkilerin netleşeceğini belirterek, 'ülkemizdeki mevcut sistemin en önemli zaafı, bu ilişkilerin birbirine karışıyor olmasıydı. Yasamanın, yürütme organının, yani Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran iktidar partisinin veya koalisyon partilerinin tahakkümü altında bulunduğu eleştirisi, böylece ortadan kalkmaktadır' dedi."

Şu da 2019 Adli Yıl açılış konuşmasından:

"Şayet insan adalet yerine zulüm yolunu seçiyorsa, bunu kendi iradesiyle yapıyor demektir. Dolayısıyla, bu iradeyi kontrol altında tutacak zihni ve fiili bir düzene ihtiyaç vardır."

Öyleyse niye üst düzey bir Danıştay hakimi, ismini saklayarak baskı ve tehdit altında olduklarını medyaya fısıldayabiliyor

4 bin 700 hakim ve savcıdan 414'ünün iadesine karar vermişler. Dosyaları bomboş olduğu, elle tutulur hiçbir somut delil ve dayanak sunulamadığı için.

Affedersiniz de irtibat ve iltisak zaten sorunlu, zorlama tanınlamalar ama irtibat ve iltisak gibi gevşek bir örgütsel bağ dahi kurulamıyorsa ne yapacaktı Danıştay

Hukuk ele bakar, kalbe bakmaz. Dosyaları yerine açıp kalplerine mi bakacaklardı Aşk mı arıyoruz, adalet mi

Yüksek yargı, iktidarı rahatsız edici bir karar vermekten korkar, çekinir hale getiriliyorsa bireyleri, devlet görevlilerinin yetkilerini kötüye kullanmasından kim, nasıl koruyacak