'Son kabadayı'yla 'son diva'nın ardından

"Son kabadayı Hasan Heybetli, 12 Mart 2025'te cezaevindeki koğuşunda ölü bulundu."

Yeraltı dünyasının yaşayan ünlü kabadayıları alınmıştır muhtemelen ama Heybetli'nin ölümü böyle anons edilmişti.

Haberlerde söz hemen 'gazinoların son divası' Muazzez Abacı'yla yaşadığı fırtınalı aşk ilişkisine getiriliyordu.

8 ay sonra Muazzez Abacı'nın da vefat haberi düştü. Tabii Heybetli'yle iki kez evlenip boşandıkları aşk macerasına değinilmeden geçilmiyor yine.

Abacı da alaturka müziğin son divası değildi elbette, yaşayan sahne yıldızları alınmasın. Ama ikisi de kendi janrlarında son örneklerdi. Gayrimeşru âlemle gazino hayatının karanlık kavşağında kesişmişti yolları. O çağ bitti, eski kabadayılar kuşağıyla eski divaların devri geçti.

Haklarındaki magazin efsaneleri şimdi arkalarından hatırlatılıyor.

"Heybetli, Abacı'nın çıktığı her akşam gazinoya 24 kırmızı gül gönderir, sürprizleri ve romantik jestleri sık sık haberlere konu olurdu" gibi şeyler. O romantik jestler arasında havaya ateş açmak da vardı yalnız.

Abacı ise bu aşka nasıl karşılık verdiğini, sahnelerden artık uzaklaştığı 2018'deki bir söyleşisinde şöyle anlatacaktı:

"Biz iki kez evlendik Hasan ile. Güzel bir aşktı belki ama geçen yıllara üzüldüm. Çünkü o hep hapishanedeydi. Akşehir'de ev tuttum hapishanenin tam karşısında. O cama çıkıyor koğuşta, ben cama çıkıyorum evde... Islık çalıyor, çıkıyorum. Bir sene o evde dışarı çıkmadan yaşadım."

Duayen kabadayılarla diva şarkıcıların dünyası böyleydi o zamanlar. 1980'le 93 yılları arasından bahsediyoruz.

Gazinocular Kralı Fahrettin Aslan'dı. Oğlu Sacit Aslan, kendi adını taşıyan magazin sitesinde ne yazmış, merak ettim.

Abacı'ya şöyle veda ediyordu:

"Bu kayıp, sadece bir sanatçının gidişi değil; bir dönemin, bir duygunun, bir hayat parçasının sessizce sahneden çekilişi…

İlk tanışmamız 1975 yılının bir cuma gecesi, Bebek Maksim Gazinosu'nun kulisindeki odasında olmuştu.

O geceyi dün gibi hatırlıyorum… Sahneye çıkmadan önceki zarafeti, gözlerindeki ışıltı, sesindeki asalet… O andan itibaren biliyordum; bu kadının sesi sadece şarkı söylemiyor, insanın kalbine dokunuyordu.

Yıllar geçti, Abacı, Heybetli ve ben nice geceler, nice hatıralar yaşadık. Kimi zaman kahkahalarla dolu, kimi zaman gözyaşlarıyla yoğrulmuş anılar…

Birlikte paylaştık sahnenin büyüsünü, kulisin telaşını, hayatın iniş çıkışlarını. Bu üçlü arasında öyle bir bağ oluşmuştu ki, kelimelere sığmaz, kitaplara bile yetmezdi.

Ve şimdi… Sekiz ay arayla, iki can kardeşimi de kaybettim."

ALATURKA MÜZİĞİN DE CENAZESİ KALDIRILIRKEN

Biri sahne, biri cezaevi diyarlarından gelen bu iki vefat haberi beni de eskilere, bizim kuşağın içine doğduğu dünyaya götürüyor. Heybetli'yle Abacı o dünyanın tamamlayıcı birer parçasıydı.

"Ne sene ama... Ferdi Tayfur, Edip Akbayram derken Volkan Konak da ayrıldı aramızdan" diye erken yazmışım. Sene bitmeden bizim kuşağın sonbaharında daha düşecek yapraklar varmış.

İçine doğup büyüdüğümüz dünyanın sesleri bir bir kayboluyor. Eksilenlerin yerini de tanımadığımız sesler, yabancısı olduğumuz bir müzik ve eşlikçisi kadrolar dolduruyor.