Eskişehir'deki yangında 5'i orman işçisi, 5'i de AKUT gönüllüsü 10 şehidimiz var. Ama Türkiye şehitlerine ağlasın istenmiyor.
Arkasından feryat figan ile bağırıp çağırmak, şehidi tabutunda rahatsız edermiş. Hoca geçinen biri söylüyor bunu. Gürültü çıkarmayacak, sessizce gömecekmişsiniz.
Ağlamanız bile uygunsuzken arkalarından haklarını aramanız, ölümlerinin engellenip engellenemeyeceğini sorgulamanız hoş görülecek değil. Artık hiç uygun düşmez. Hele eğitimlerinde, ekipmanlarında, yangına müdahale yönetiminde ihmal, kusur, eksiklik olup olmadığını sormanız; şehitlere büyük saygısızlık sayılmaz mı
Yetki ve sorumluluk sahiplerine kalan, aziz hatıralarını ve eşsiz fedakârlıklarını anarak şehitlerimizi cennete uğurlamaktır. Şehitlik bilincine sahip olduklarını gösterdikten sonra onlara ne denebilir ki...
Düşünün; askerde arkadaşları şehit olunca kendisi niye şehit olmadı, diye babasının kızdığını anlatacak kadar bilinçli hocalar çıkıyor öne.
Şehit yakınlarının payınaysa artık teselli vaazları dinlemek, nasihat edilmek, yerlerinde olmaya can atar gibi güya imrenilmek düşmez mi! Ya ne düşecekti...
Evlatlarını yahut babalarını şehit verdikleri için sevinmeleri dahi bekleniyor. O sayede cennete gidecekleri ve sevgililer sevgilisi Hz. Peygamber'e komşu olacakları için.
Şehit veya yakını olmadığına üzülen, çok kahreden vaizler; şehit yakınlarına şanslı olduklarını hatırlatıyor her seferinde. Hem de 'ne mutlu size, sevinin, âhiretiniz kurtuldu, ebedi saadete erdiniz, biz kendimizi düşünelim, siz iyisiniz maşallah' müjdeleriyle...
İyi ki şehit oldular, demeye getirmekten çekinmiyorlar. Sevinelim mi peki
Fakat hayır... Kusura bakılmasın da keşke şehit olmasalardı. Keşke önlenebilse, yaşatılabilselerdi... Daha az kahraman olmazlardı.
Evet, şehitlik yüce bir mertebe. Âhirete, ölümün bir son, bir ebedi ayrılık olmadığına inanmak da önemli. Böyle acılar ve kayıplar karşısında halkın maneviyatını yüksek tutan, bu inançtır. Aileleri, yakınları yıkılmadan başka nasıl dayanma gücü bulacak