Roma müzesinde yokluğun kokusu
Roma'da ne aradığımı dün söylemiştim. Sanatçı dostum Ahmet Güneştekin, uluslararası başarılarına bir yenisini ekledi, Roma Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi'nde sergisi açıldı.
Ulusal bir İtalyan müzesinde, sanat dünyasının başkentlerinden birinde her gün sanatçılarımızın eserleri sergilenmiyor.
Türkiye'den kaç sanatçı, sanat tarihinin dev isimleriyle yan yana sergilenmeyi başardı Bu bir ilk.
Serginin adı, Yoktunuz. Güneştekin'in Yoktunuz eserinden geliyor. Picasso için Guernica neyse Güneştekin için de Yoktunuz o.
İkonik bir enstalasyon, Yoktunuz. Başka bir ikonik başyapıtla, büyük heykeltıraş Antonio Canova'nın Herkül ve Lika'sıyla aynı salonda yer alıyor. Gücün, şiddetin ve hafızanın keskin halleriyle bir yüzleşme. Şöyle sembolik ve ince bir mesaj da taşıyor: "Siz yoktunuz ama ben buradayım."
Roma'da kimler vardı, kimler yoktu, derseniz...
Güneştekin ve sanatsever dostları oradaydı. Türkiye iş dünyasıyla sanat sosyetesinden pek çok tanınmış sima, Güneştekin'i yalnız bırakmadı.
Önceki akşam yemeğini, eserlerin taşınmasına lojistik destek sağlayan Arkas Lojistik adına Funda-Bernard Arkas çifti verdi. Açılış akşamıysa yemeğin ev sahibi, serginin ana sponsoru Yıldız Holding ve dolayısıyla Murat Ülker'di.
Roma Büyükelçimiz Elif Çomoğlu Ülgen'i önceki akşam yemeğinde gördüm, o vardı. Kültür ve Turizm Bakanı ya da bir yardımcısı da yok yazılmasa çok daha şık olmaz mıydı
Az sanatçıya nasip olan bir şey yaşıyor Güneştekin, yaşarken takdir ediliyor, kabul görüyor.
Güneştekin, Türkiye'yi dünyada sanatla temsil etmenin gururunu yaşadığını söyledi. Açılışa tanıklık eden dostlarına da o gururu yaşattı.
Gezerken görmeliydiniz; bir eserin başında Ali Sabancı, Hamdi Akın... Öbürünün önünde Esra-Fatih Öztürk çifti... Yana döndüğunüzde Haluk Nayman'la Doğan Yıldırım... Karşıdan Mine-Kazım Aksu çifti geliyor. Başka odaya geçiyorsunuz, Çiğdem-Cengiz Yüksel ve Sevda-Can Ortabaş çiftleri kendi hatıralarını toplamakla meşgul. Gazetecilerse Alfabe Lahitleri'nin önünde Ahmet Güneştekin ve Murat Ülker'le fotoğraf çektiriyor...
Kimler kimler vardı daha, herkesin adını saysam sığmaz yazıya.
Roma Ulusal Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi'nin ağırbaşlı duvarları arasında şahit olduğumuz şey, bir zirveydi. Türkiye'den bir sanatçı, iki eserini müzenin kalıcı koleksiyonuna katarak Rönesans'ın ana vatanına adını yazdırdı. Az şey mi
FAKİRLİĞİN KOKUSU NASIL KRİZ ÇIKARDI
Güneştekin'in Artİstanbul Feshane'de de sergilenen ünlü enstalasyonu Hafıza Tepesi, müzede ufak çaplı bir krize yol açtı.
Binlerce lastik ayakkabıdan yani cizlavetten oluşan devasa bir eser...
Klasik savaş tablolarının bulunduğu salona yerleştirilmişti.
Sessiz bir çığlık, bir toplumsal vicdan çağrısıydı. Tabii lastikler, bu mesajın yanı sıra kesif bir koku da yayıyordu.
Yaşar Kemal'in "fakirliğin bir kokusu var" sözünden hareketle Güneştekin, buna "fakirliğin kokusu" diyor.
Bir zamanlar modaydı ama nihayetinde fakir modası.
Müze çalışanları o kokuya katlanamadı, sol sendikaları devreye girdi, belli ki sağcı Başbakan Meloni'nin atadığı müze müdiresi Mazzarantini'yle didişmek için bahane ettiler. Daha sergi açılmadan müze karıştı, İtalyan medyasına sansasyonel biçimde yansıdı.
Güneştekin ne mi yaptı Çalışanlara çocukluğunda ayağına giydiği cizlavetleri anlattı. Yoksul madenci, çiftçi veya çoban çocuklarının, taşra hayatının, savaş yetimi kimsesizlerin acıklı, dokunaklı hikâyelerinin kokusuydu onları rahatsız eden. Oysa kokusu da eserin parçasıydı, sanata dahildi.