İki evlat katili bir suç makinesi, AKM gibi bir yerde protokol kapısına pusu atıp Sırrı Süreyya Önder'i uğurlama töreninden çıkışta CHP liderine saldırmıştı...
Dünkü 4. duruşmada mahkeme kararını verdi.
Özgür Özel'e saldıran Tengioğlu, kamu görevlisine yönelik kasten yaralama suçundan 12 ay hapse çarptırıldı.
Fakat sabıkalı olduğu, suç işlemekte kararlılık gösterdiği de belirtilmesine rağmen tutukluluk süresi cezasına sayıldı ve tahliye edildi. İndirim almadığıyla yetineceğiz, isteyen buna şükredip avunabilir.
"Saldırgan kimden aferin bekliyor" başlığıyla sorgulamıştım o zaman.
Yer ve zaman seçimi dahil, hedef gözeten bir planlı saldırı izlenimi veriyordu.
Saldırganın ilk ifadesi de tasarlanıp kurgulandığı izlenimini güçlendiriyordu.
Güya CHP'li belediyeden yemek yardımı alamadığından kızmıştı. Cumhurbaşkanı'yla devletin savcılarına dünyayı dar edeceğini söyleyip gençleri eyleme çağırdığı için de Özgür Özel'e ayrıca bilenmişti. Karşısında görünce kendini tutamadığını söylüyordu.
Anlık öfke patlaması olduğuna, spontane bir şekilde kendiliğinden geliştiğine, saldırganın oraya tasarlayarak gelmediğine, bir anda tepesi atınca gözünün karardığına kim inanırdı
Üstelik belediye yardımı hikâyesi de doğru çıkmamıştı.
Dolayısıyla münferit adi vaka sayılıp örgütlü suç şüphesiyle yaklaşılmazsa arkasının aydınlatılamayacağı belliydi.
Gerçi bu kez saldırganı haklı gösteren, sırtını sıvazlayan, elini öpme kuyruğuna giren, milli kahraman ilan edip heykelini dikmeye kalkan, saldırıyı sahiplenen, Özgür Özel'i suçu kendinde aramaya çağıran, CHP'lileri şiddete müstahak bulan etkili ve yetkili kimse öne atılmamıştı.
Aksine; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özel'i ararken iktidar sözcüleri de siyaset kurumuna, demokrasimize saldırı ve provokasyon diye tereddütsüz kınamışlardı.
Arka çıkılıp sahiplenilmemesi, haklılaştırılması iyi haberdi. Bir de yanına kalmadı mı, siyasilere karşı planlı provokasyonlara yeltenmek bir daha bu kadar kolay olmazdı.
Saldırgan, aferin beklerken caydırıcı bir cezayla pişman edilirse bir daha muhalefete saldırmaya kalkışacaklar, iki kez düşünürdü.
Elbette muhalefeti gayri milli, hain ve düşman gibi hedef gösteren nefret söylemlerinin payı da dikkate alınarak terk edilmeliydi.
Demokrasimize, siyasetimize ve huzurumuza kastedeceklere yanlış mesaj vermemenin yolu, muhalefete karşı dolduruşları bırakmaktan geçiyordu.
İktidarı kızdıranların ayağını denk aldırmaya soyunacak şer şebekeleri, aradıkları fırsatı elverişli ortamda bulabiliyordu.
Gereken dersin nihayet alınıp alınmadığını, saldırının arkasının karanlıkta bırakılıp bırakılmamasından anlarız, demiştim.