Meclis haftaya tatile mi girecek şimdi
"Siyonist-Emperyalist azgınlığın, Kurallara Dayalı dünya sistemini yıkım tüneline sokması", beni de endişelendiriyor.
"Gücü yeten yetene' anlayışının öne çıktığı, 'haklının güçsüz, güçlünün haksız' olduğu çarpık ve zalimane" dünya düzenine benim de itirazım var.
Uluslararası sistemin sorun çözme yeteneğinin körelmesi, bana da korkunç geliyor.
MHP liderinin dünkü açıklamasında katıldığım böyle çok husus var.
ABD'yi yeniden büyük yapma, savaşları bitirip barışı getirme vaadiyle Başkan seçilen Trump'ın; ABD'yi bırakıp İran'ı yeniden büyük yapma safsatasıyla başka bir ülkede rejim değiştirmek için savaş başlatması, bence de büyük bir sahtekârlık.
ABD'nin İran'la değil nükleer programla savaştığını söylemekse çocuk bile kandıramayacak bir ucuz demagoji.
Üstüne bir de Türkiye'nin daima hedef olduğuna, hesapların bizim üstümüze yapıldığına, başka bir Türkiye olmadığına ve başka ülkemiz bulunmadığına inanıyorsak... Meclis, tatili unutmalı bu yaz.
Bahçeli'nin tedbir önerisi net; iç cepheyi güclendirerek,Terörsüz Türkiye sürecini tamamlayarak birlik, beraberliğimizi sağlam tutacağız.
Trump, Netanyahu'nun peşine takılarak ülkesini ve dünyayı bir yıkım sarmalına sokuyor.
Güçlünün haklı olduğu, haklının güçlü olamadığı bir düzen bu. Huzur ve rahat yüzü görmez kimse.
Sorun çözme yeteneğini körelterek uluslararası sistemi, krizden de öte intihara sürüklüyorlar.
Hele ABD'yi yeniden büyük yapmaya İran'dan başlamak, tam bir cinnet. Zorbalığın ve saçmalığın daniskası.
Demek ki güçlünün haklı olmadığı, haklının güçlü olduğu düzeni dünyada kurmaya kendinizden başlayacaksınız.
Kurallara dayalı bir sistem işletecek ve sorunları kurallar içinde diyalogla çözeceksiniz. "Bizim başka ülkemiz yok" diyen hiç kimseyi baskıyla susturmadan, dışlamadan, ötekileştirmeden.
Türkiye Yüzyılı'nın manifestosunu birlikte yazmaya çağırırken Bahçeli'nin kastı bu, diye anlıyorum.
Böyle bir düzende yaşamayı, böyle bir manifestoyu birlikte yazmayı kim istemez!
Cumhurbaşkanı Erdoğan da güçlünün haklı olmadığı, haklının güçlü olduğu bir düzen için yola çıkmıştı. Yalnız Bahçeli'nin mi, Erdoğan'ın da özlediği şeydi.
Üstünlerin hukuk yerine geçmediği, hukukun üstün olduğu bir düzen; AK Parti'nin başlangıç vaadiydi.
Ama anketler, halkın öncelikli sorunları sıralamasında adaletten şikayeti ve yargıya güvensizliği başlarda gösteriyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, hukuki öngörülebilirlikle hukukun üstünlüğü kavramlarının kulağına şiir gibi geldiğini söylüyordu. İstemez olur mu, lâfı bile güzel, ekonomiyi toparlamak için o da istiyor.
Güçlünün haklıyı ezemediği daha adil bir dünya mümkünse daha adil bir Türkiye de mümkündür. Düzeltmeye kendimizden başlayabiliriz. Durduğumuz kabahat.
Görev, sadece ve öncelikle muhalefete düşüyor olamaz. Yetki kimdeyse sorumluluk da ondadır. Tokmak muhalefetin elinde değil ki davulu boyunlarına asasınız.
İç siyasetin, girdiği sertleşme sarmalından bir an önce çıkması gerek.
Birlik ve beraberlik; ana muhalefeti kayyum, siyasetçilerini hapis baskısı altına alarak sağlanamaz. Yasaklamak, fiilen kapatmak ne zaman çözüm oldu