İsrail elimizden vatanı alabilir mi
Sene başında kaybettiğimiz yazar Alev Alatlı, hep ne derdi:
"Türkiye'ye bir şey olmaz. Türkiye batmaz, batarsa okyanuslar taşar. Büyüklüğümüzü bazen unutuyoruz..."
Alatlı, bir röportajında kurduğu bu cümleleri çok sevdi. Âhir ömründe sık sık tekrarladı.
İktidar medyası da büyük ve güçlü Türkiye'nin doğuş nişânesi olarak bu sözleri sürekli alıntıladı. Alatlı'nın, Filistin davasına katkıları için Yaser Arafat'tan özgürlük madalyası aldığını dahi hatırlattılar ki... Sözlerinin tesiri artsın.
Fakat bu özgüven, bir gelip bir gidiyor. Bir yedi düvele meydan okuyor, bir de bakıyorsunuz ki İsrail'in bizden toprak talep edeceğinden endişeye düşüyor...
O kadar kolay lokma mıydı Türkiye Kim cüret eder topraklarımıza göz koymaya
Artık uzaya da çıkan, ayak seslerini duyunca Batılıların 'eyvah çılgın Türkler geliyor diye kaçıştığı, dünya uzay cemiyetindeki mevkisi yükselen, nükleer güç sahibi ülkeler arasına katılan, Almanya'nın kıskandığı, bölgesel süper güç hâline gelen, oyun bozan ve kuran, kendi yüzyılını bile başlatan büyük Türkiye; bir avuç Siyonistten mi korkacak!
Ama Yahudilere vaat edilmiş topraklar, Nil'den Fırat'a uzanıyormuş...
"Kimse göze alamaz" derken Alatlı bilmiyor muydu bunu, yeni mi duyuldu
Meğer sandığımız kadar da büyük değil miymişiz, yoksa İsrail mi yedi düvel Batı'nın topundan daha büyük, ne diyor bu vehmi yayanlar bize
Rahmetli Özal, Türkiye'nin fobilerini aşması gerektiğini söylerdi. Ayağımızdaki asıl prangalar bunlardı.
Bölünme fobisini, 'vatan toprakları her an elimizden alınabilir' fobisini, 'din elden gidiyor' fobisini niye aşamıyoruz
Çünkü siyaseten kullanışlılar.
Çünkü kalabalıklarını ancak korkutarak bir arada tutan ve yönetenler, fobilerin aşılmasını istemez. 'Kurt kapıda' propagandasıyla toplumun evhamdan kurtulmasına izin de vermezler.
Çünkü vizyonları bu kadardır.
Oysa AK Parti propagandasının hayâl ufku geniş. Bu tuzağa nasıl düşüyor, altını oyarak kendi iddialarını çürüttüğünü fark etmiyor mu Anlamak zor.
Hem büyük ve güçlü Türkiye olacaksınız... Hem de İsrail'in topraklarınızı isteyeceğinden, asıl hedefin Türkiye olduğundan, vatan topraklarının tehlikede bulunduğundan, sıranın size geldiğinden, Gazze düşerse İstanbul'un düşeceğinden bahisle alarm borusu çalacak, korkutarak vatandaşlarınızı uyaracaksınız...
Savunmamız Gazze'den başlıyorsa İsrail'i nasıl durdurabiliriz, diye sorarlarsa da cevabı sandıkta vermeye çağıracaksınız.
Bu pek, topraklarınızı askeri olarak işgale hazırlanan bir düşmana verilecek cevaba benzemiyor. Özellikle de bu düşmanla doğrudan ticaretinizi aylar sonra, o da tepkiler üzerine kesip dolaylı yollardan devam ettiriyorsanız. Ve hatta kardeş Azerbaycan'daki savunma fuarına birlikte yerli ve milli sponsor olmakta sorun görmüyorsanız...