İddianame yargısız infazcıların köpüğünü alırken

İmamoğlu iddianamesi çıktı, Başsavcılığın açıklamasında hemen iki şey gözüme çarptı.

Soruşturma, medyada nasıl köpürtülüyordu İBB'de 560 milyar liralık yolsuzluk tespit edildiği iddiasıyla başladılar, 2019 seçimlerinde kişisel verilerle casusluk faaliyetinden yakalandı diye bitirdiler.

Oysa bakın... Uzun iddianamenin kısa künyesi, yazılı ve sözlü açıklandı. Doğrulanabilirse İBB öncesi 5 yıl dahil, toplam 160 milyar liralarda dolaşan kamu zararından bahsediliyor. Ve kişisel verilerin ele geçirilip yayılmasından söz ediliyor.

İmamoğlu, kampanyacısı Necati Özkan ve gazeteci Merdan Yanardağ'la bir kez de casusluktan tutuklanmıştı. İddianamenin içinde bu bağlam geçiyor. İmamoğlu'nun bir suç örgütü kurduğu iddia ediliyor ve yöneticileri arasına ilgili kişi Hüseyin Gün de konmuş.

Fakat yazılı özette, İmamoğlu'nun doğrudan ve dolaylı ilişkilendirildiği tüm suçlar sıralanırken aralarında casusluk sayılmıyor. Başka iddianemeye ayrıldığı için mi yok, casusluk suçlaması yön ve nitelik mi değiştiriyor

Başsavcı'nın sözlü açıklamasına göre, casusluk iddianamesi ayrı yazılacak.

Bu iddianamede, sadece kişisel verileri koruma kanunuyla ilgili ihlâl suçlaması ele alınıyor.

Peşin karalayıcıların iki başlıktaki köpükleri en azından şimdilik alındı, diyebiliriz.

Hani şöyle yorumlayıp soranlar olmuştu: Osman Kavala; Gezi'den tutulamayınca darbe, o olmayınca casusluk, o da olmayınca yine Gezi'den tutuklanmış, diğerlerinden beraat ederken Gezi'den müebbet verilmişti. İmamoğlu'na casusluktan tutuklama da terör ve yolsuzluktan tahliyesine karşı bir tedbir olabilir miydi

Bu çağrışım ve çıkarsamaların altında bir varsayım yatıyordu. Bir suçtan tahliye olursa diğerinden çıkamasın diye, tedbir olarak başka suçtan tutukluluğun yedeklendiği varsayımı.

Kavala'nın casusluktan tutuklanması, delil yokluğu sebebiyle Anayasa Mahkemesine götürüldüğünde hangi gerekçeyle reddedildiğini yakınlarda hatırlatmıştım.

Casuslukla bağının kurulamaması, izleri iyi gizlemedeki ustalık ihtimaline bağlanarak; delil yetersizliği de casusluğuna bir delil olabilirmiş gibi gösteriliyor ve aynı tezi savunan iddianameye hak veriliyordu.

Hukuk tarihimizde bu tür delillendirmenin başka örnekleri de gündeme gelmişti.

27 Mayısçılar, rahmetli Menderes ve arkadaşlarının adını 'hırsız'a çıkarmıştı. Kars ve Ardahan'ı Ruslara satmaya kalkmakla da suçluyorlardı.

1960 askeri darbesinin gerekçelerindendi hani...