Halifelik tartışması neyi örtecek
Dün burada hilâfet karşıtlarını, boş havuza atlarken neye alet olduklarına dikkat etmeye çağırmıştım.
CHP ne derse desin 2023'te Ay'a sert inecektik, 2024'te de ne derse desin hilâfeti mi tartışacağız; halkın gerçek gündemi bu zıtlaşmalar mıydı şimdi
Bugünse aynı dikkate AK Partilileri davet ediyorum.
Hilâfet isteyenlerin, neye alet olduklarını bilmelerinde hayır var.
Bu gibi yapay gerilimler, gerçek sorunları örtmekten başka hiçbir anlam taşımıyor.
Halifeliği tartışmak; eski deyimle havanda su dövmek, yeni ağızla boş yapmaktır.
Birkaç hatırlatma, işin iç yüzünü göstermeye yeter.
Abbasi halifeleri de diğer hükümdarlar gibi nam ve unvanlara düşkündü. Güç ve statülerini abartılı sıfatlarla başa kakmayı severlerdi.
Fakat zora düşünce, hemen sorumluluğu Allah'a havale eden lakaplara yönelmişlerdi.
Süleyman Soylu'nun, İçişleri Bakanlığının son demlerinde transa geçip ne yapıyorlarsa kendilerine Allah'ın yaptırdığını söylemesi gibi...
Abbasi halifeleri de saltanatın çöküş döneminde, hâşa "var mı Allah'la ikimize yan bakan" demeye getirdikleri lakaplar kullanmaya başlamıştı.
Allah adına, Allah için, din için, Allah'a güvenerek, Allah'ın emriyle manasına gelen lakaplardı bunlar. Adlarının önüne koyuyor, kendilerini onlarla andırıyorlardı.
Sultanlar, yöneticiler sorgusuz sualsiz itaat edilmeye, en çok da işleri batırdıkları zaman ihtiyaç hisseder.
Sanki yaptıkları iş; ilâhi bir emri yerine getirmekten ibaretmiş, kendi kör ihtiras ve beceriksizliklerinizden değilmiş, kendileri için yapmamışlar, o yüzden memnuniyetler kendi şahıslarına sitemlerse Allah'a iletilmeliymiş, hatalarının bedelini öderken sabredenlere öbür tarafta büyük ödül varmış, halkın imtihanı da buymuş, acı reçeteler Allah'tan bilinerek sineye çekilmeliymiş gibi.
Halifelik, bunun en iyi kılıfı oldu. Saltanatı, din diye sevdirmeye yaradı. Sultanlara evliya hırkası giydirip kanatsız melâike sandırmaya hizmet etti.
Kudret sahipleri, kendi dünya saltanatlarını koruma mücadelesini, hep halkın âhiretini kurtarma meselesi olarak sundu. Halkın bu yolda katlanacağı sıkıntılar da inanırsanız, Allah'ın birer sınamasıydı.
Tarihte saltanata din kisvesi giydirip kutsamakta kullanılan bir hilâfetten bahsediyoruz.
İlk dört halife, sırasıyla Peryamber'in ve kendilerinden önceki halifenin halifesi anlamına gelen unvanlar almıştı.
Emeviler ise kendilerini doğrudan Allah'ın halifesi ilan etti.
Abbasiler; onu da aşıp Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, sıfatını sahiplendiler.
Emevi ve Abbasi halifeleri devrinde sultanların zulmüne rıza göstermediği, boyun eğmediği için İmam-I Âzam Ebû Hanife'nin zindanlarda gördüğü ezâ ve ölümüne direnişi ne anlatıyor size Laikliğin kıymetini değilse ne!
İlk dört halifeden üçünün, Müslümanlarca namaza giderken, camide veya Kur'an başında öldürülmesi de mi anlatmıyor
Hz. Muhammed'den sonra ne zaman birlik olmuş ki, bugün ümmeti birleştirmiş de başına halife arıyorsunuz!
Hilâfet romantizmi, bir ham hâyal. Hiçbir karşılığı yok.
Mekke'yi kuşatıp Kâbe'yi topa tutacak, Peygamber'in torununu bile katledecek kadar göz karartan şey, hükmetme ihtirasıydı. Halifelik, gücü kutsallaştırarak halka kabul ettirme aracı.
İsterken ne istediğinizi bilin bari. Türkiye'yi enflasyondan, dünya hayatınızı kötü yönetimden kurtardı da siyasetin sırası ümmeti, dünyayı ve âhiretinizi kurtarmaya mı geldi!
--------
İSLAM NATO'SUNDAN HABER VAR MI
Hâlâ ikna olmadıysanız şunlar da hatırınızda dursun.
Yeni Şafak'ın Gerçek Hayat Dergisi, 27 Temmuz 2020'de halifelik çağrısıyla çıkmıştı.
Kapağında "şimdi değilse ne zaman, sen değilsen kim; hilâfet için toplanın" yazıyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı rahatsız etmişti. 'Suni kriz çıkartarak olumlu havayı sabote edenler'in işgüzârlığı olarak görüyordu.
Hürriyet'ten Abdülkadir Selvi, Fahrettin Altun'un ağzından Cumhurbaşkanı'nın tepkisini şöyle aktarmıştı.