Erdoğan ne söylüyor duvarlar ne anlıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan dediğini yaptı, partisinin salı günkü ilk yönetim toplantısında kendilerine cesur özeleştiriler getirdi.

Fakat heyhat; Erdoğan ne söylerse söylesin, tamburası bildiğini okumaya devam ediyor, bana mısın demiyor.

Biz de bilelim diye dışarıya servis edilen konuşmasında Erdoğan, şunların üstünde durmuş:

Bir: Son 22 yılda tam 17 kez sandıkları bizim için patlatan milletimizin, 31 Mart'ta bizi CHP'nin arkasına niçin ittiğini çok iyi analiz etmeliyiz.

İki: Başkalarını hesaba çekmeden önce kendimizi hesaba çekeceğiz. İğneyi başkasına çuvaldızı kendinize batırmanızı istiyorum.

Üç: Hatayı, kusuru, yanlışı millette aramak, bizim geleneğimizde asla yoktur.

Dört: Açık söylüyorum, şahsım dâhil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım, 31 Mart seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz.

Beş: Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz.

Altı: Ortada sadece bir oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı da var.

Yedi: Bu masadan başlayarak il, ilçe, belde teşkilatlarına, belediye başkanlarımıza, milletvekillerimize, hatta bürokrasiye uzanan bir kibir hastalığıyla karşı karşıyayız.

Ve sekiz: Oysa milletin sinesinden doğmuş bir siyasi partinin en büyük düşmanı, vatandaşla arasına duvarlar örmesidir.

Erdoğan bunları söylüyor ama tamburası ayrı telden çalıyor.

AK Parti ve Erdoğan'a toz kondurmamak için suçu milletin nankörlüğünde arayan Erdoğancılara dikkat kesilin. AK Parti'yle halk arasına örülen duvar, onlardan başkası değil.

Erdoğan'la AK Parti'nin etrafına duvarlar örerken, dostça uyaranlarla içeriden eleştirenleri düşmanlaştırırken sırtı sıvazlananlardan, aferinle ödüllendirilenlerden bahsediyorum.

Bu cingöz takımı, o kadar şımartıldı ki iktidarın tepesine çıktı. Erdoğan'a rağmen Erdoğancılık yapacak kadar kendilerinden geçtiler. Akılları sıra bunu da Reis fedâiliği, serdengeçtilik olarak yutturacaklar.

Halkın içinden çıkmış bir parti; halkı anlamak için halktan görünmeye, kılık değiştirerek halkın arasına katılmaya gerek duyuyorsa geçmiş olsun.

Hangi kılığa sokarsanız sokun; halk, kendinden kopanları gördüğü yerde tanır. Halktan ne kadar uzaklaştıkları paçalarından akar çünkü, halka yabancılaştıkları alınlarında yazar.

Hubris sendromu denilen kibir hastalığına yakalandıklarını, Erdoğan da artık kabul ediyor.

Hâliyle kibre, kokusundan durulmayan bir çürüme de eşlik ediyor.

Halka geri dönme yolunda AK Parti'ye kolaylık diliyorum ama etrafına fedâilerden örülmüş o koruma duvarlarını yıkmadan zor. Yıkmadan zor, çünkü duvarlara ne anlatsanız boş.

KANİ TORUN ÖMER ÇELİK'E KARŞI

AK Partili Çelik, Van'da DEM adayı kazanmışken mazbatanın kendi adaylarına verilmesi için şöyle demiş:

"Konu hukuki bir konu. 'Demokratik tepkimizi gösteriyoruz' deniyor, sonra sokaklar yakılıp yıkılmaya başlıyor."

Gelecek Partili Torun da bu haber spotunun üstüne, X'te şu notu düşmüş:

"Sovyetler dönemi Kremlin sözcüsü gibi. Söylediklerinin bir kelimesine bile inanmıyor ama koltuğu korumak için yalan söylemekten çekinmiyor."