Bizden ırak olsun, Kuzey Kore bir Demokratik Halk Cumhuriyeti ama lâfta. Adı var, kendi yok. Dedenin kurduğu, babadan oğula geçen, şimdi torunun başında oturduğu Kim Hanedanı tarafından yönetiliyor.
Evet, bizimki de kusursuz bir demokratik cumhuriyet değil. Tek parti, tek adam rejimiyle başladı...
Fakat kendimize haksızlık etmeyelim, bizim demokrasi deneyimimiz göstermelik de değil.
Bütün arızalarına rağmen Türkiye Cumhuriyeti, 75 yıldır çok partili bir demokrasi. Tek partili demokratik hayattan çok partiliye geçmeyi ve askeri darbelerle kesintiye uğrasa da ara rejimleri aşıp sandığa, gerçek seçimlere geri dönmeyi her seferinde başarmışız.
Belki hâlâ demokrasimizin, sandığın, çok partili hayatın geleceğiyle ilgili endişelerin gölgesinden tam kurtulamamış olabiliriz. Hatta bu gölgenin koyulaştığı zor bir dönemden de geçiyor olabiliriz.
Bugün Cumhuriyet'in 102. yıl dönümü ve enseyi niçin karartmamamız gerektiğini hatırlama zamanı.
Tek parti CHP'siyle Milli Şefi İnönü; kendi kurdukları YSK düzeninde çok partili seçim yaptırmış, DP'ye yenilgiyi de ikiletmeden kabul etmişti.
75 yıl sonra seçim güvenliğinden ve çok partili demokrasiden geriye gitme korkusu elbette uğramamalıydı semtimize.
Rahmetli Demirel'in şu sözü, iktidar ve muhalefet ayırmadan tüm partilerin genel merkez girişinde serlevha gibi asılmalıydı:
"Seçimle gitmenin en güzel yanı, seçimle geri gelme şansı tanımasıdır."
Demokrasinin kazanan kadar kaybeden için de bulunmaz nimet olduğu daha çarpıcı anlatılamazdı.
Siyasetçiler, bazen seçimle gelip seçimle gitmenin değerini unutuyor görünebilir. Sizi yanıltmasın.
Millet, sandıkta son söz hakkından vazgeçmedikçe çok partili demokrasi tehlikeye girmez. Tehditler geçici, sandık kalıcıdır; millet illa geri getirtir önüne.
Koca bir asrı devirdiği hâlde Cumhuriyet'le ilgili de endişeler yaşanıyor hâlâ.
Cumhuriyet kendiliğinden kurulmadığına, bugünlere de kendi kendine gelmediğine göre... O tartışmalar da sonuçsuz kalmaya mahkum.
Tekrarda yarar var...
29 Mayıslarda Fatih Sultansız fetih günü kutlamak neyse 29 Ekimlerde Atatürksüz Cumhuriyet Bayramı kutlamak da odur.
Adlarını anmayınca, onları unutturup tarihten silmiş olmuyorsunuz.
Eşit vatandaşlıkla millet egemenliğine dayanan Cumhuriyet, dinin değil babadan oğula geçen saltanatın karşıtıdır.
Dolayısıyla Cumhuriyet, dinle değil saltanatla kavgalıdır. Cumhuriyet karşıtlığı da saltanat taraftarlığıdır.

6