Çocukları şarkılardan değil çetelerden koruyun

Sinan Ateş cinayeti sanıklarından av. Serdar Öktem, İstanbul'un göbeğinde suikasta uğradı. Suç örgütü Daltonlar'dan ölüm tehdidi aldığı ortaya çıktı, aylar önce polis ve savcılığa intikal etmiş. Çete hesaplaşması üzerinde duruluyor. Yoğun trafikte infaz pususu kuran tetikçilerden ikisi, 18'inde bile değil.

Soruyorsunuz, kim bu Daltonlar Redkitler, Casperlar, Anucurlar, Gündoğmuşlar gibi "yeni nesil suç örgütü" deniyor.

Yeni nesle tebelleş olan hunhar suç çetesi, demek daha doğru belki.

İstanbul'un arka mahallelerinde doğup Avrupa şehirlerine taşan kanlı hesaplaşmalar, silahlı çatışmalar, acımasız saldırılarla adlarını duyuruyorlar.

Henüz reşit olmayan çocukları nasıl ağlarına düşürüp soğukkanlı birer katile, birer suç makinesine dönüştürüyorlar, derseniz... Şu cevapla karşılaşıyorsunuz:

Rap müzikle ulaşıyor, çete marşı gibi kliplerle sosyal medyada reklamlarını yapıp markalarını parlatıyor, gelecek umudu aşılanmamış boşluktaki çocukları güç ve gösterişli hayat özentisinden yakalıyor, akıllarını çelecek bir çekim oluşturuyorlar.

"Yeni nesil suç çeteleri" hakkında ne okusanız mutlaka bu tür izahlarla karşılaşıyorsunuz.

Öyleyse bu, salt polisiye tedbirlerle kazanılacak bir mücadele değil.

Karanlık yeraltı dünyasının yuttuğu bu çocukları, ancak aydınlık bir hayat sunarak yer üstünde tutabiliriz. Niye başaramıyoruz

Niye olacak; erotik ve müstehcen şarkılardan çocukları korumaya gösterdiğimiz hassasiyetin daha binde birini, arabesk rap istilasından çocukları korumaya göstermiyoruz da ondan.

YASAKLADIĞINIZDA BİTMİYOR, YERALTINA İNİYOR

Eğer 'arabesk rap' denen ucube tarzın, çete yatağına kafalanacak eleman topladığı doğruysa yanlış yerden başlıyoruz, bu bir.

İkincisi de duyarlılık göstermeye başladığımızda aklımıza ilk gelenin yasaklamak olması. Yasaklamak ve cezalandırmak.

Müstehcen bulduğu türküleri radyoda çaldırmamayı öneren, İskender Pala gibi muhafazakâr edebiyatçımız bile çıktı.

"Bir tehnada can canânı bulunca" ne ayıp şeyler yapacaklarını çağrıştırır diye, 2012'de Neşet Ertaş'ın Gönül Dağı'nı poşete sokturuyordu neredeyse.

"Gençliğin imanını şarkılarla çaldılar" manşeti atan, Akit gibi sözüm ona muhafazakâr gazete de gördük. Listedeki Yıldız Tilbe'nin "ben kimsenin imanını çalmadım, nerede kaybettiyseniz orada arayın, bu kadar kolay çalınan iman mı olur" terslemesiyle kapanacak basitlikteydi.

Ama tartışma kesilmedi. Son bir ayda... Önce Manifest Grubu'na, yaş sınırı konan biletli konserde 'teşhircilik ve hayasızca hareketler'le 'çocuklara zarar vermek'ten dava açıldı. Sonra Mabel Matiz'e. Perperişan şarkısında 'erotik çağrışımlar ve cinsel betimlemeler'den yargılanacak. Yine kamu sağlığına zarar vermekle suçlanıyor. Hapisle cezalandırılmaları isteniyor.