Bratislava'dan CHP'ye bakınca

Birkaç adım geri çekilerek Türkiye Yüzyılı'nda olup bitenlere bakayım, dedim. Bratislava'ya kadar gelmişim. Fakat ne kadar uzağa gidersen git, CHP'de değişen bir şey yok, manzara yine aynı.

CHP sanıyor ki eski Türkiye'sinde yaşıyoruz.

Halbuki Türkiye Yüzyılı öncesinde yaşamıyoruz artık.

Doğru...

Başörtüsünü yasaklayan, bir mahkeme kararı da olsa insan haklarına aykırıydı, tepkimizden kurtulamazdı.

İstanbul Belediye Başkanı'yken Erdoğan'a hapis ve siyasi yasak, siyasetin sandık dışı yollarla şekillendirilmesiydi. Yargı kararı olması, siyasi değil hukuki olduğu anlamına gelmezdi.

Gül'ün Meclis'te cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek için AYM'den çıkartılan 367 şartı, hukuk skandalıydı.

AK Parti'ye kapatma davası da yargının siyasete müdahalesiydi, antidemokratikti.

Bu gibi yargı uygulamalarına karşı çıkabilir, haksız ve hukuksuz olduğunu söyleyebilirdiniz.

Yine 17-25 Aralık soruşturmaları için, seçilmiş iktidara yolsuzluk ve rüşvetle mücadele görünümlü yargı-polis darbesi, diyebilirdiniz. Soruşturmaları yürütenlerin yargılanmalarını istemek değil, aksini istemek suç sayılıyordu.

Ergenekon ve Balyoz davalarında yıllarca içeride yatırılanlar oldu. Devlet içindeki çeteler temizleniyor, diye savunduktan sonra... O davaların aslında milli orduya kumpas olduğu kanaatine varıp bu kez hakimini, savcısını, polisini tutuklu yargılamayı savunabilirdiniz. İkisi de haktı.

Gerçi iktidar ve destekçisiyseniz sizin için bunlar Türkiye Yüzyılı öncesinde kalmadı, hepsini hâlâ çatır çatır yapabilirsiniz. Hatta beğenmediğiniz yargı kararlarına uymama, saygı da duymama ve tanımamaya çağırma, hakimlerle savcılarını hedefe koyma hakkını görebilirsiniz kendinizde.

Ama...

Türkiye Yüzyılı'nda bunlar, iktidardakilerin ayrıcalığı, karıştırmayacaksınız. Aynı hakların hiçbiri; seçilmiş belediye başkanları yolsuzluk iddialarıyla peş peşe tutuklanıyor, kurultay davasıyla partileri de kayyum kıskacına alındı diye CHP'liler için geçerli değil.