ÖNYARGI GERÇEĞE GİDEN YOLU TIKAYABİLİR

Tarih objektif midir bilemem, ama gözlerimiz, yakın geçmişteki tarihlerin gerek devlet politikalarına gerek uluslararası organizasyonlara, hatta yeri geldiğinde aşiretlerin bile politikalarına göre şekillenebildiğine şahit oldu. Eski fetihlerde, savaşlarda ve yağmalarda neden ilk olarak söz konusu ülkenin veya şehrin kütüphanesinin yağmalandığını bir düşünün. Endülüs Kütüphanesi'nden kalan çok az sayıda eser ile bu günkü Avrupa teknolojisinin bina edildiği söylenegelir. O yüzden, tarih öğrenmek isterseniz, eserlerin tıpkı basımlarına, yani birilerinin inceleyerek size yorumladığı kitaplardan ziyade, kaynağın kendisine gitmeye çalışın. Son dönemde eserlerin orijinal çevirilerini yayınlayan yayınevleri çoğalmaya başladı. Ne kadarını bulabilirsiniz merak ettiğiniz konunun asıl eseri hakkında bilmem, ama bulabildiğiniz kadar ileriye gidip, sonra yorumlamalara sahip yayınlarına yönelmenizi tavsiye ederim.Bize okullarımızda öğretilen tarihte, bazı konuların üzerinden üstün körü geçilir. Mesela Türklük üzerine bina ettiğimiz devletimizin müfredatında bizim zamanımızda Hunlardan, Uygurlardan, Göktürklerden, Selçuklulardan bahsedilirken, kimse İskitlerden (Sakalardan) veya Etrüsklerden veya Bering Boğazını geçen Türk Kavimlerinden bahsetmezdi. Oysaki Selçuklu, Osmanlı veya Hunlar nasıl medeniyetler kurdu ise İskitler ve Etrüskler'de en az o kadar büyük medeniyetler kurmuştu. Umarım, bugünün çocukları okullarda bunları bilerek büyüyordur. Avrupa'nın övüne övüne bitiremediği Roma Medeniyeti'nin Etrüsk kavimlerinden geldiğini öğrenmeleri gerek. Roma'nın kurucu Romüs ve Romülüs'ü bir kurdun emzirdiğini anlatan kültün temellerinin, nerelere dayandığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Bu gün ırk temelli bir inanışa sahip olan Yahudiler ile de bu milletin yolları bir zamanlar kesişmişti. Geçmişe baktığımızda kurulan İsrail Devleti'nin Orta Doğu coğrafyasında yaşadığını söylediler bizlere. Kutsal Kitabımız Kuran'ı Kerim'de de konusu geçen İsrail Devleti'nin yöneticilerinden olduğuna inanılan Resul Süleyman'ın, Orta Doğu coğrafyasında hüküm sürdüğü, egemenlik alanının Fırat ve Dicle nehirleri arasında ve civarında olduğunu söylediler. Oysa ki, Kutsal Kitabımız Kuran'ı Kerim'e baktığımızda Süleyman Rabbine şöyle demişti;"Ey Rabb'im! Beni bağışla. Bana, benden sonra hiç kimsenin sahip olamayacağı bir mülkbağışla. Kuşkusuz ki Sen, Bol Bol Bağışlayıcı'sın." dedi. (Sad 35)Sonrasındaki ayetlerde Rabbi'nin duasını kabul ettiğini görüyoruz. Fırat ve Dicle arasına ve çevresine sıkışan bir mülk müydü, Süleyman'ın daha sonra hiç kimsenin sahip olamayacağı derecede olan mülküMesela Birinci Cihan Harbinden sonra güneş batmayan imparatorluk diye anılan İngiltere'nin sahip olduğu mülk ile karşılaştırdığımızda biraz soru işareti beliriyor sanki Peki bu durumda ya tarihin üzerine yada haşa ayetin üzerine düşünmek gerekiyor. Biraz araştırma ile görüyoruz ki, meşhur kabalist ve simyacı bilim adamı Newton bile söz konusu öğretilen kronolojinin büyük yanlışlarla dolu olduğunu söyleyerek, dönemin İngiltere Kraliçesine, doğru olduğunu iddia ettiği tarih kitabını yazıyor (Türkçesi yayınlandı ve satışta). Sadece Newton'mu devlet bazında bu mesele ile ilgilenen kurumlar mevcutmuş, araştırınca fark ediliyor. Günümüz yıllarında bu iddia hakkında çok önemli araştırmalar yapmış olan ve kullanılan Skaliger (Kendisi orta çağda yaşamış bir papazdır ve günümüzde kullanılan kronolojiyi inşa etmiştir. Yanlış duymadınız bir papaz.) Kronolojisinin yanlış olduğunu ispatladığını iddia eden bir ekip mevcut. Bu ekibin başında Anatoli Fomenko var. Ekibinde Rus Bilimler Akademisi'ne