Kazanmak mı

Hepimiz hayatta, "kazanmak'' üzere programlanmışızdır. Sperm ana rahmine düştüğünde, öyle bir yarışa girer ki, o yarışı kazanan dünyaya gözlerini açar. "Ben bu hayata kaybeden olarak gelmişim'' cümlesini kuranlar dahi hayata başlarken, aslında bir kazançla başlar. Bu kazanç belki de yeryüzünün en büyük kazanımıdır. Hayat dediğimiz büyük anlamların anlamsızlığında, ilk kazanç budur. Sonra kazançları çoğaltmak zorunda kaldığımız bir maraton başlar. Aile sevgisini kazanmak, okul kazanmak, iş hakkı kazanmak, sevdiğin kadını veya erkeği kazanmak ve daha alt düzeylerde olan kazançlar olarak devam eder gider. Hayat iyisiyle kötüsüyle, tökezlemesiyle, son 100 metrede yapılan ataklarıyla tam bir maratondur. Bu maraton da kendimizi ölecek gibi hissettiğimiz acılar ya da dünyanın en mutlusu hissettiğimiz anların toplamıdır. Doğanın kanunu da süreci, sonsuza kadar hiç sürdürmez. Ne her güne mutlu başlarız ne de kötü başlarız. Şu kısacık ömrümüzde ne oluyorsa, insan için olduğu düsturunu edinmişimdir. Tabii ki, hayat güllük gülistanlık devam edemez. Klasik bir cümle kuracağım, lakin ne kadar klasik olursa olsun, acılar, insanı geliştiren ve büyüten, derisinin kalınlaşmasını sağlayan olgudur. Peki, tüm bunlar böyle iken, başarı yolunda her şey mübah mıdır Tarih bizlere, kazanma yolunda her şeyi mübah gören sayısız örnek göstermiştir. Peki, o kazananlar gerçekten kazanmışlar mıdır Burada felsefik bir tartışma açma niyetinde değilim, lakin her zaman çok merak ettiğim, "... her şey mübahtır'' cümlesi hakikat midir Hayatım boyunca bir şeyleri kazanmak ve başarmak için, dişimi tırnağıma takıp çalıştım. Öylesine bir enerjiyle çalıştım ki, insanların benim tempom karşısında şaşırdıklarına şahit oldum. Amma velakin, bu yolda, kazanmam için her şey mübah anlayışını, bir gün bile aklıma getirmedim. Hepimiz bu yaşam sarmalında çeşitli kararlar verip, bedellerini de öderiz. O bedelleri ödemekten kaçanlar da olmuştur. İnsanoğlu, kendi değer dünyasında inandıklarının sonucu olarak karşılaşacağı tüm bedeller karşısında dimdik durmalı ve ona göre yaşam yolunu belirlemeli. Bu ilkeleri düstur edinen kişi, belki istediklerini başaramaz belki istediği konumda da olamaz, lakin bu hayattan göçmeye yakın iken, o gönül rahatlığını hisseder ve bana göre bir insan için bundan daha büyük bir ödül olamaz.