Öncelikle, şu gerçekleri sıralayarak yazıma başlamak istiyorum.

İstanbul, sadece 81 vilayetten biri bir vilayet değildir!

İstanbul, sadece otuz küsur büyükşehirden biri de değildir!

İstanbul, sadece büyük bir metropol de değildir!

Hatta, İstanbul bir Berlin, bir Paris, bir Moskova değildir!

İstanbul, bir Washington da değildir!

Hülasa, söz konusu İstanbul ise ve üzerine konuşulacaksa öyle sıradan, hatta dünyanın en meşhur şehirleriyle kıyaslanacak, söz söylenecek bir diyar, asla değildir!

Merhum Ömer Lütfü Mete'nin ifadesiyle, "Türkiye dünyanın merkezi, İstanbul Türkiye'nin merkezidir ".

Merhum Ömer Lütfü Mete sözünün devamında, "İstanbul'da her bir fert başına üç İngiliz ajanı düşer " demişti.

Evet, evet aynen sizler gibi, ben de bu son sözüne, "Ağabey, biraz abartılı olmadı mı" demiştim.

Sonraki yaşananlara bakınca, merhumun hiç de abartmadığını, acı tecrübelerimizle anladım!

İmparatorluklara başkentlik yapmış olması bile, İstanbul'u anlatmaya yetmez!

Gelmiş geçmiş tüm kralların, kraliçelerin, zalimlerin gözünü diktiği, rüyalarını süslediği, en büyük hayalleri olan şehirdir İstanbul!

İstanbul, bu ülke insanının bu ülkenin, hatta İslam Medeniyeti'nin dahası tüm dinlerin en büyük marka değeridir, İstanbul!

Dünyanın en yaşlı mabedini, Ayasofya 'yı bağrında saklayan şehirdir, İstanbul!

Hele hele dini, dili, ırkı ne olursa olsun dünyanın neresinde olursa olsun, tüm mazlumların medet bekledikleri şehirdir, İstanbul!

Hülasa, şu günlerde yerel seçimlerde İstanbul'da yapılacak seçim, sıradan bir şehre, hatta bir büyükşehire belediye başkanı seçmekten ibaret olan bir seçim değildir.