Devrim'in "Togg"u

Geçtiğimiz günlerde, ülkemizin medarı iftiharı olmaya aday arabamız Togg görücüye çıktı. Benim arabalara ilgim çok fazla yoktur, ayağımızı yerden kesmesi benim için makbuldür. Bazı insanların bence karıştırdığı bir şey var, arabalar birer araçtır, amaç değil. Tabii ki, insanın hayatına büyük kolaylıklar sağlar, lakin arabasız olmak dünyanın sonu da değildir. Son yıllarda özellikle metro daha çok ilgimi çekmiştir (İstanbul trafiği buna sebep olabilir). Bana sorarsanız İstanbul gibi bir metropolde araba kullanmak çok sağlıklı bir durum değil, trafiğin insanda yarattığı agresyon gözardı edilemeyecek bir şey bence. Tabii ki, işe gidiş ve çıkış saatlerindeki metro ve metrobüs yoğunluğu, arabası olanları arabalarına yönlendirebiliyor, buna da söylenebilecek pek bir şey yok, çünkü bazı görüntüler insanı klostrofobik yapmaya yeterli (metropoller böyle maalasef). Togg'un lansmanını herkes gibi ben de izledim ve duygulanmamak elde değildi, izlerken bir çok kişi gibi aklıma, ilk Türk markası olarak üretilen, lakin piyasaya çıkması birileri tarafından engellenen Devrim Arabaları (ki bu engelleniş dünyadaki en trajikomik olaylardan biridir, benzin koyulmadığı için çalışmayan araba) geldi. Trajikomik bir durumun ortaya çıkmasına sebep olan şey, aslında başlı başına bir dram bana sorarsanız. Bin bir emekle bin bir meşakkatle Türk mühendislerin ortaya çıkardığı eser, belki içimizdeki hainlerin engellemeleri belki de gerçekten bir şanssızlık eseri piyasaya sürülemedi (ben hainlerden taraf oy kullanıyorum) ve araba üretme durumu, ancak 2022 yılında zuhur etti. Gerçi, çabuk unutan bir millet olarak, Koç Grubu tarafından yapılan "Anadol" marka arabalarımız zamanına göre hiç de azımsanamayacak bir başarı elde etti, lakin sebebini kimsenin öğrenemediği bir durumdan ötürü "Anadollar" tarihin tozlu sayfalarına karıştı. Sebebini bilemediğimiz çok şey oldu bu ülkede. Mesela uçak fabrikamız neden, niçin, nasıl ve kimler tarafından hangi sebeplerle kapatıldı, insan soramadan ve hayalini kuramadan edemiyor sevgili dostlar! Uçak fabrikamız kapanmasaydı ve Devrim Arabaları layığıyla tanıtılıp piyasaya sürülebilseydi, belki de şu an en çok hayıflandığımız şey olan dünyaya pazarladığımız teknolojik bir ürün olmadığı tezimiz, kimsenin aklına dahi gelmeyecekti. Hele ki, uçak teknolojisinde nerelere gelebileceğimizi hayal dahi edemiyorum; şu an İHA ve SİHA'larımızın dünyaya kendilerini nasıl kabul ettirdiklerini gördükçe insanın canı daha çok acıyor. Bu toprakların evlatlarına imkan verildiğinde neler başarabileceklerini her defasında görüyoruz. İmkan ve yetenek yan yana gelince bir Türk'ün başaramayacağı bir şey olduğuna inanmıyorum. Peki, içimizdeki ayrık otlarının sebep olduğu kayıp yıllarımıza nasıl engel olacağız O ayrık otlarının bizlere, ülkemize kaybettirdiklerini geri getiremeyiz, ama bundan sonrası için aklımızı çalıştırıp, gözlerimizi açık tutup sadece bakmamalıyız, GÖRMELİYİZ. Görmeliyiz ki, yine yeniden, " biz yapamayız, bunların yaptığından bir şey çıkmaz, 2 yıl sonra o fabrika ahıra döner" safsatalarını, o zehirli dillerinin bu ülkeye daha fazla yıllar kaybettirmelerine izin vermemeliyiz.