Böyle zamanlarda zihinleri kirlenmekten korumak zordur. Hakim odaklar yaptıklarını halkın onaylamasını isterler ve bunu sağlamak için de bütün iletişim araçları ile zihinler üzerinde abluka oluştururlar.
Türkiye bunu çok yaşadı. Darbe sonrası dönemlerde "kötü"leri onlar belirledi, halkta onların "kötü" olduğuna dair kanaat oluşturmak için her yolu denediler, medya ilk cepheye sürülendi, kitlelerin zihninde de epey tortu bıraktılar.
27 Mayıs sonrası, 12 Mart, 12 Eylül sonrası, 28 Şubat günleri, Ergenekon günleri, 15 Temmuz sonrası
Böyle zamanlarda "şurada bir yanlışlık var" demek de zordur, çünkü bir "Yanlışı savunuyor pozisyonuna" düşürülme tehlikesi var.
Yargı gücü kullanılır böyle zamanlarda Masumiyet karinesi diye bir ilke vardır, ama o ilkeyi hatırlatmak bile hakim odak tarafından suçlu ilân edilen birilerini aklama çabası olarak itham edilir.
Kitleler de böyle algılar
Bugün
Hakim odak, iktidar cenahı, kitlelerde muhalefete yönelik bir algı oluşturma operasyonu işletiyor. "Yolsuzluk" gibi kitlelerin duyarlı olduğu bir çamuru devreye sokuyor. Kitleler daha önce bu çamurun iktidar cenahını kirlettiği izlenimi edinmişlerdi. İktidar şimdi bunu tersine çevirme çabasında.
Yargı devrede ama yargının konumu da tartışmalı.
Asıl medya üzerinden yürür böyle zamanlarda algı oluşturma operasyonu.
İktidarın da böyle bir medya gücü var, fazlasıyla var, çünkü böyle bir medya gücü özel operasyonlarla oluşturuldu.
Diyorum ki, böyle zamanlarda zihni ablukaya karşı özel bir duyarlılık sergilemek gerekiyor. Değilse, kampanyalar içinde boğulur, pek çok insanın da günahına girersiniz.
Bunu görüyorum iktidara destek veren kitlelerde. Hem de kendilerini "Muhafazakâr" diye tanımlayan, yani "kul hakkı duyarlılığı" bulunduğu düşünülen kitlelerde.
Onlar bana da diyorlar ki "Yaa Ahmet Abi, niye bu operasyonlara karşı çıkıyorsun ki, adamlar çalmışlar" Yani ben "çalanlar"ı savunmuş oluyorum.
Hatırlayın, 2019 seçimlerini 13 bin oyla kaybeden ve seçimin iptalini savunan eski Başbakan Binali Yıldırım da "Çünkü çaldılar" demişti, sonrasında seçim yenilendi ve bu defa 800 bin oy farkıyla kaybetti.
"Çaldılar" de, medya gücüyle zihinleri doldur, siyaset yürüsün
Tipik bir olay yaşandı. Ak Parti milletvekili, aynı zamanda medya insanı Ayşe Böhürler bir tv kanalında Gaziosmanpaşa belediyesinde olanları anlatırken tipik bir "enformatik cehalet"in kurbanı oldu.
"Gaf" diye verildi onun durumu, ama ben Ayşe Hanımı üzmek istemem, bir "enformatik cehalet"in kurbanı olmak onunkisi Malum Gaziosmanpaşa'nın CHP'li belediye başkanı tutuklandı, yerine Belediye Meclisi'nde oylama yapıldı ve AKP - MHP oylarıyla AKP'li bir isim belediye başkanı seçildi. O olayı anlatıyor Ayşe Hanım:
"Böyle bir durumda belediye başkanı kendi ilçesinde çalışma yaparken AK Parti'ye geçerek bölgesine çok daha iyi hizmet edeceğini düşünmüş olabilir. Bu fikre de saygı duyarım. Sonuçta AK Parti'den CHP'ye, CHP'den de AK Parti'ye daha önce de geçişler oldu, başka partilerde de oldu. Bu kendi iradesiyle vermiş olduğu bir karardır. Kendi seçmen kitlesi, kendi bölgesinin seçmen kitlesi sonuçta gördüğümüz gibi muhafazakâr kesimi temsil eden bir çoğunluğa sahip. Ben bölgesine AK Parti'ye geçerek çok daha iyi hizmet edeceğini düşünüyorum Hakan Bey'in. AK Parti'ye hoş geldin diyorum kendisine. Gaziosmanpaşa gelişen bir ilçe ve bu sinerjiyle ilçeye çok daha iyi hizmetler yapacaktır diye düşünüyorum."