"Yüzde 50 artı 1 nasıl bulunacak"

Başlıktaki soruyu CHP'nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KRT'deki mülakatta yeni CHP yönetimine yöneltti.

Aslında bu soru, herkesin sorusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da başından beri ana sancısı yüzde 50 artı 1'i bulmak. Onun için MHP'ye muhtaç oldu, onun için Cumhur İttifakı'nı koruyabilmek için özel itina gösteriyor. Ve biraz da onun için bir anayasa değişikliğinde Cumhurbaşkanı'nın seçilme oranını aşağıya çekmek gibi bir arayış var.

2023 seçiminde muhalefetin başını çeken CHP ve sonunda aday olan Kılıçdaroğlu, yüzde 50 artı 1 için "Millet İttifakı"nı oluşturmuştu. "Helâlleşme" söylemi de, CHP ile farklı toplum kesimleri, özellikle "muhafazakâr camia" arasındaki ilişkileri ısıtmak için geliştirmişti. İyi, DEVA, Gelecek ve Saadet Partilerinin CHP ağırlıklı Millet İttifakı içine girebilmesi böylece kolaylaşmıştı.

Kılıçdaroğlu ile girilen 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kazanılabileceği düşünülüyordu, kaybedildi. Kayıpta adayın Kılıçdaroğlu olmasının etkisi üzerinde yoğunlaşıldı ve CHP'de Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel'in birlikte yürüttüğü "Değişim" kampanyası ile yönetim değişikliği gerçekleşti. "İmamoğlu ya da Mansur Yavaş olsaydı kazanılırdı" söylemi epey bir süredir CHP'nin gündeminde çünkü

Özgür Özel genel başkan oldu, İmamoğlu da daha çok öne çıkmaya başladı. Encek tek değil. Çünkü kamuoyu araştırmaları "halktaki karşılık" noktasında İmamoğlu ile Yavaş'ı bir altta bir üstte gösteriyor.

Evet, 2023'te Erdoğan yeniden seçildi ama geçen 1.5 yıllık sürede sürdürülen ekonomi politikalar geniş kitleleri canından bezdirdi.

Bu sebeple, Cumhurbaşkanlığı seçiminin üzerinden bir yıl geçmeden yapılan yerel seçimlerde, CHP birinci parti oldu, Erdoğan ikinciliğe düştü. (CHP yüzde 37.81, Ak Parti yüzde 35.48)

Bu sonuç, İmamoğlu ve Yavaş'ın siyasi kredisini daha da büyütürken, CHP'ye de Cumhurbaşkanlığı seçiminde ipi göğüsleme ümidi verdi.

Olaya bir de iktidarın yürüttüğü ekonomi-politikasının daha da bunaltıcı hale gelmesi eklenince, "CHP bunca halk bunalmışlığına rağmen iktidara gelemeyecekse ne zaman gelecek" sorusu, CHP dünyasını sıkıştırmaya başladı. O yüzden Özgür Özel'in seçimden birinci çıktıktan sonra "iktidar ile normalleşme" söylemi büyük tepki çekti. İktidarın "yargı ile siyaseti tanzim girişimleri" bu tepkileri büyüttü ve Özgür Özel de "normalleşme"yi unutarak, "bir an önce seçim" kampanyası yürütmeye başladı.

Halen o noktadayız. Ancak sorunlar var:

1.Seçim kararı nasıl alınacak Meclis'te alınacak ve buna CHP'nin, hatta tüm muhalefetin oyu yetmiyor, hatta iktidarın oyu da yetmiyor.

2.Diyelim ki seçim kararı verildi, CHP'nin adayı kim olacak İmamoğlu ve Yavaş'tan birisinin olması bekleniyor. Ama hangisi ve buna kim, nasıl karar verecek Muhtemelen CHP'deki ağırlıklı görüş İmamoğlu'ndan yana ama bu, Mansur Yavaş küstürülmeden, ayrı baş çekmesine zemin hazırlanmadan, hatta Çağlayan'da olduğu gibi birbirinin elini havaya kaldırma görüntüsü içinde nasıl temin edilecek "Parti içinde bir oylama"nın, iki ismi birbiriyle rekabete sokma riski var. Mansur Yavaş buna mesafeli. Hatta "aday seçimi" için vaktin erken olduğu görüşünde. Muhtemelen seçim kararı verilemeyeceğini de dikkate alıyor.