Sonuca üzüldüm mü sevindim mi

Şunu biliyorum, seçim sonuçları memlekette bir çok insanın deyim yerindeyse karnının şişini indirmiştir. Sosyal medya, emekli öfkeleriyle çalkalanıyor. İnsanlar, kendi yoksunluklarına karşılık iktidarda tecessüm eden "kibr"i, "şatafat"ı yenmiş olma hislerini boşaltıyorlar.

Ben hangi duyguları yaşıyorum Bazı dostlar yaptığımız eleştirilere bakarak, "İşte istediğiniz oldu, mutlu olmalısınız" diye düşünüyor olabilirler. Uzunca bir süredir bu tür serzenişlere alışkınım. Peki sevindim mi

Benzeri tepkileri bir dönem "Cemaat" olan yapı, "Dostça" şerhini düştüğüm uyarılara itibar etmeyip, yakalandığı güç sarhoşluğu ile iktidarla boğaz boğaza gelip, ardından hüsran iklimine sürüklendiğinde de almıştım. "Cemaat" yapısının o hale düşmesine, daha kötüsü yüzbinleri bulan insanın cezaevi yasaklı girdabında öğütülmesine sevinmiş miydim

Hayır, iki hadiseye de sevinmedim. Aksine hüzünlendim. Birçoğu belki "Cemaat"in başına gelen şey sebebiyle içten içe seviniyordur. Hani kendilerine "alan açıldığı"nı bile düşünenler olmuştur "islâmî câmia" olarak Ne de olsa birbirimizin hizmetini bile kıskandığımız zamanlar olmuştur. Neyse

Bugün, çok geç olmuş olmakla birlikte, Ak Parti cenahında yaşanan yenilginin izahı babında benim dün yaptığım uyarılara benzer şeyler yazanlara baktığımda o hüznüm daha da derinleşiyor.

Hayır, "Ak Parti'nin kaybetmesi" değil hüznümün sebebi

Aynı şekilde, çok çok insanın gadre uğramış olmasına her zaman isyan etmiş olmama, acılar içimi kemirmesine rağmen, "Cemaat"i bir darbe girişimi ortamına sürükleyenler dahil, oralara sürükleyenlere büyük öfke duydum. Hüznü nsebebi ise başka.

Şöyle anlatayım: Ak Parti bir iddia idi. Tıpkı "Refah" gibi. Her ne kadar Refah kadrosu misyonunu, "Milli Görüş gömleği" ile ifade etmiş, Ak Parti kurucuları ise "Milli görüş gömleği"ni çıkartarak yola çıkmışsa da, merkez kadroların, İslâm ekseninde bir siyasi yürüyüşe çıktıkları biliniyordu.

"Cemaat" dediğimiz yapı da, benzerleri gibi "İslam ekseninde bir hizmet yapılanması" olmalıydı. Üstelik bu "Cemaat" bir fark da ortaya koymuş, bu tür yapıların genelde ihmal ettiği eğitim alanına ağırlık vermişti.

Refah oyları, en yüksek yüzde 22'ye çıktı ama Ak Parti, o deneyimden istifade ederek toplumla daha sağlıklı iletişim kurmuş ve iktidar olmuştu. Laik sistem içinde bir iktidar. "Milli Görüş gömleği" çıkarılmış da olsa, kendini "Muhafazakâr" diye tanımlayan bir iktidar. Bunu dünyada bu gelişmeye kafa yoranlar dahil herkes "İslâmcı bir kadronun demokrasi içinde tecrübe edilmesi" olarak okudu. Türkiye'nin islâmî hassasiyete sahip toplum kesimleri de bu yapıya öyle baktı. İktidarın kendisinin de, en azından diye nitelenebilecek boyutta böyle algılanmayı istediği söylenebilir.

2015'ten beri, öncesi de var ama, en son 2015 çılgınlığından beri "Cemaat" artık "Cemaat" diye okunmuyor, oradan bir "Terör örgütü" çıktığı, Türkiye'de nerede ise tüm sosyal oluşumların ortak kanaati haline gelmiş bulunuyor. Dedim ben, "Daha elli yıl, bu camia, bünyesine insan davet edemez. Çünkü sorgulamayı aşamaz. Babalarının annelerinin yaşadıkları yüzünden, Camia içindeki çocukların inanç yapıları korunabilirse kâr sayılmalıdır. Bu çocuklar başka "islâmî" yapılara da gidemezler, çünkü yaraları depreşir. Çünkü birbirini yiyen dişlilere dönüşmüştür bu yapılar. "İslâmî hizmet grupları" dediğiniz yapılar böylesine bir itibar aşınması içine sürüklenmişse, sizin payınıza sevinmek mi düşer, hüzün mü"

Ak Parti macerasına gelirsek

22 yıllık bir iktidar denemesinin sonunda gelinen nokta, "misyon"