Yargıda yaman çelişki
"AK"ın açılımı "Adalet" ve "Kalkınma" kelimelerinden oluşuyor. Oturmuş bir ekip, yeni bir siyaset için yola çıkarken partinin önceliğini "Adalet" ve "Kalkınma" diye belirlemiş.
"Adalete erişim" Türkiye'nin kadim sorunu. Hatta Osmanlının çözülüş döneminde layihalara giren ana başlıklar arasında. "Kadı ve rüşvet hikâyeleri" yargı sapmalarına ilişkin toplumdaki algıyı anlatır.
Lozan'da "Yargıdaki kapitülasyonların kaldırılması" tartışmalarında İtilaf Devletleri temsilcileri Türkiye'nin önüne "mahkemelerdeki rüşvet vs. iddiaları"nı getirmişlerdir.
Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren de dönem dönem ülkemizde yargının siyasi amaçlı kullanımına tanık olunmuştur.
Ak Parti kadroları da, içinden geldikleri siyaset yürüyüşünde "Adalet sapmaları"nın mağdurları arasındadır. Onun için "Adalet öncelikli bir misyon" ile yola çıkmaları son derece tabiidir.
İlk seneler önlerinde AB kriterlerini bulmuşlar, onları, "iç meşruiyet sorunu"nu aşmakta etkin biçimde değerlendirmişler, dolayısıyla "Adalet duyarlılığı"nı devam ettirmek ayrıca kendilerini savunmak için de elverişli olmuştur.
23 yıllık sürede 4 defa "Yargı Reformu Stratejisi" oluşturulmuştur. İlki 2009'da, sonrakiler 5 yıllık arayla 2014, 2019 ve sonuncusu 23 Ocak 2025'te, yani sadece bir ay önce gerçekleşmiştir.
Bütün Yargı Reformu Stratejileri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katıldığı ve konuştuğu programlarda kamuoyuna sunulmuş, yani bir bakıma Erdoğan'ın desteğini almıştır.
Peki sonuncusu bir ay önce sunulan ve her birinde Yargının bağımsızlık ve tarafsızlığının altı çizilen reform stratejilerine rağmen neden Türkiye'de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı en çok tartışılan alan durumundadır
Biliniyor, Yargıya Güven algısı söz konusu olduğunda "Yerlerde sürünüyor" ifadesi kullanılıyor. Şu bilgileri Yetkin Report'tan aldım:
"Benzer Avrupa Birliği (AB) üyeleri ile karşılaştırıldığında halkın yargıya güveninde Türkiye yüzde 33 oranı ile en sonda. Bu oran Danimarka'da yüzde 75, Finlandiya'da yüzde 74, Hollanda'da yüzde 73, İsveç'te yüzde 72, Almanya'da yüzde 69, Fransa'da yüzde 62, İtalya'da yüzde 55, Polonya'da yüzde 50, Yunanistan'da yüzde 45, Bulgaristan'da yüzde 38."
OECD'nin yayımladığı "Bir Bakışta Hükümet 2023" raporuna göre, Türkiye'de yargıya güven 2020 yılında yüzde 37'ye, 2022 yılında ise yüzde 33'e kadar geriledi. Türkiye, 38 OECD üye ülkesi arasında yargıya güven sıralamasında 36'ncı, 45 ülke arasında ise 40'ıncı sırada yer aldı.
Bu rakamları iktidar cenahı tartışmalı buluyor olabilir. Ama uzunca bir süredir Yargı'nın siyasete ilişkin operasyonlarla gündemde olduğu gerçeğini görmemek mümkün değil. Ve ne garip ki operasyonlar, iktidar cenahına daha koruyucu, muhalefet cenahına daha baskılayıcı nitelikte cereyan ediyor.
Bir başka algı da şu ki, bütün bu operasyonlar "Erdoğan merkezli" bir siyaset projesinin uzantısı niteliğinde.
Ben bu sütunlarda "Erdoğan her şeye hakim mi" gibi bir soru sorduğumda bu soru bana "Hocam siz de çok naifsiniz" diye geri dönüyor. Gerçekten çok naif mi bakıyorum olan bitene