Ümüğümüzün sıkıldığının resmidir

Evet, ümüğümüzün sıkıldığının resmidir.NeredeDış politikada.Somut olay: Suudi veliaht prensi Muhammed bin Selman (MbS) ile önce Suudi Arabistan'da şimdi de Ankara'da kucaklaşmak.Suudlarla yeni ilişki, Kaşıkçı davasının onlara devredilmesiyle başladı.Kaşıkçı Türkiye'de, İstanbul'daki Suud Konsolosluğunda "hunharca" tanımlamasının bile hafif kalacağı yöntemlerle katledilmiş ve ortadan kaybedilmişti.Olaydan, üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadeleriyle doğrudan Suud yönetimi sorumlu tutulmuştu. Orada da en etkin isim Muhammed bin Selman'dı.Erdoğan -şimdi hatırlanmak istenmese de- farklı platformlarda şunları söylemişti:"Veliaht Prens dedi ki, Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı. Bunlar dünyayı enayi zannediyor, insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir.""Kaşıkçı'nın bedeni nerede Suudi gazetecinin ölüm fermanını kim imzaladı Aralarında bir adli tıp görevlisinin de bulunduğu 15 katili iki uçakla İstanbul'a kim yolladı""Suudi Arabistan'daki mahkeme süreci hakkında birçok soru işareti bulunduğu bir sır değil. Mahkemeyi çevreleyen neredeyse tam bir şeffaflık yokluğu, duruşmaların kapalı yapılması ve Kaşıkçı'nın katillerinin fiilen serbest oldukları iddiaları uluslararası toplumun beklentilerini karşılamıyor ve Suudi Arabistan'ın itibarını zedeliyor.""Bizim, insanlığın çıkarları böylesi bir suçun bir daha hiçbir yerde işlenmemesini sağlamaktan geçer. Cezasızlıkla mücadele bu neticeye varmanın en kolay yoludur. Ve Cemal'in ailesine bunu borçluyuz.""Bunu Suudi devleti ya da halkının değil, kraliyet hükümeti içindeki bir gölge devletin çıkarları için yaptılar." "ABD Senatosu'nda gelişmeler oldu. Daha gelişerek devam edecek, çünkü biz ABD'lilere bütün bilgileri verdik. BM'de ABD'nin Daimi Temsilcisi Halley açıkça isim verdi. İş artık bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Sonuna kadar elbette kovalayacağız. İslam dünyasından bazı kesimler ve ülkeler ne yazık ki doların ve riyalin kurbanı olanlar bu olaylar karşısında hakkı ve hakikati söylemediler. Hak yerini bulacak. Adalet yerini bulsun." Hepsi doğru şeylerdi. O zaman henüz ümüğümüz sıkılmamıştı.Sonra "dolar veya riyal derdimiz" başladı.Önce 15 Temmuz'un arkasında olduğu ifade edilen Birleşik Arap Emirlikleri ile kucaklaşıldı.Dış politikayı tanzim ederken 15 Temmuz'u hatırlamadık.Sonra Suudlar'a sıra geldi.Bunun için Kaşıkçı dosyası ortadan kalkmalıydı. "Başarılı (!) dış politikamız" devam ediyordu: İlk adımda Adalet Bakanlığı o dosyanın Suudlar'a devrine karar verdi. Mahkemeden de ona uygun bir karar çıktı.Bu karara Mahkeme Başkanı Nimet Demir şerh koydu. O şerh aslında muhafazakâr (yani 'iktidarın politikasında hâlâ muhafazakâr duyarlılık kaldıysa' demek istiyorum) her insanın anlayabileceği kodlar içeriyordu. O muhalefet şerhinden birkaç cümle şöyleydi:"Davanın devri, sanıklar açısından 'kendi davalarının yargıcı olmak' sonucunu doğuracaktır""Suud yetkililerinin ülkemizde Cemal Kaşıkçı'ya karşı gerçekleştirdikleri pervasız ve hunharca cinayet, ülkemizin 'emin belde' vasfına, devletimizin onur ve saygınlığına büyük saldırıdır. 'Ne yapalım Suud yönetimi yargılamak için sanıkları vermiyor' acziyeti içinde davanın devri ve sanıklar hakkında kırmızı bültenin kaldırılması; toplumun adalet, eşitlik, dürüstlük gibi değer yargılarıyla bağdaşmadığı kanaatindeyim."O şerhi yazan mahkeme başkanı, bir HSK tırpanından nasibini alarak İstanbul'dan Kahramanmaraş'a gönderildi. Dış politika gerektirince öyle kafanıza göre duruş sergileyemezdiniz!!!Rivayet o ki, kamuoyu yoklamaları halkın hükümetin dış politikasından memnun olduğunu ortaya koyuyormuş. Buradaki "Halk"tan herhalde Ak Parti'yi destekleyen kitleler kastediliyordur. Doğru, orada