Zulüm, haksızlık zamanlarında ses yükseltmek zordur. Haksızlıklardan payınıza düşme riski vardır. Statü kaybı riski vardır. Viran olası hanede evlâdü ıyal vardır. Haksızlığı "sizden olan"ın yapması söz konusudur. Dolasıyı ile "sizden olanı zayıflatmakla suçlanmak" riski vardır. Dışlanma riski vardır.
Türkiye'de de yaşanmıştır bu durum. Laiklerin haksızlık zamanları, solcuların, sağcıların, askerlerin, muhafazakârların haksızlık zamanları.
Böyle zamanlarda ses yükseltmek, "Yanlış yapılıyor" demek, "Bu zulümdür" demek, "insanlık sınırlarını hatırlatmak" insanlığın gereğidir, erdemdir. Susmak, görmezden gelmek, zımnen onaylamak anlamına gelir ve insani anlamda zaaftır.
İnsanlık tarihi – Türkiye tarihi her iki olguya da tanıktır. Tek parti dönemleri, askeri müdahale dönemleri, sol iktidarlar, sağ iktidarlar, muhafazakâr iktidar dönemleri yaşanmış ve bir yığın insanlık ihlallerine tanık olunmuştur.
Diyelim tek parti döneminde "zulme itiraz edenler" bugün erdemleriyle hatırlanıyorlar. Diyelim "başörtüsü yasağı" döneminde üniversitelerde laik dünya görüşünde olmalarına rağmen haksızlığı karşı çıkan birkaç "Hoca", birkaç medya mensubu insani duruşları ile hatırlanıyorlar. Yasağı ve baskıları savunanların hanesinde ise utanç yazılı.
Askeri müdahale dönemlerinde işkenceye karşı çıkmak, haksız uygulamalara karşı ses yükseltmek erdemdi ve bedel ödemeyi göze almaktı.
Bugünün Türkiye'sinde, kendisini "Muhafazakâr" diye tanımlayan, "Adalet" şiarıyla yola çıkan bir siyasi iktidarın "Yargı"yı siyasi amaçla kullanmasına ve-insanlara rakiplerine haksızlık yapmasına itiraz etmek ya da etmemek de insani duruş göstermek ya da insani duruşu ıskalamak anlamına gelir. Burası da "Kim olursa olsun zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana" ilkesinin her bireyin şahsında sınandığı bir noktadır. Kendi camiasına zulmedilirken karşı taraftan "insani duruş" bekleyen insanların bugün "insani duruş sergileyenler"i dışlamaya yönelmesi için böyle zamanlarda beklenen tezatlar arasındadır.
GAZZE SINAVIGazze'de yaşananlar da insanlığı böyle bir sınava soktu. İsrail zulmediyordu. Zulmün en vahşisini icra ediyordu. Yapılanlar soykırımdı. Ama bunu geçmişte kendisi soykırıma maruz kalmış bir kavmin mensupları olarak yapıyordu.
İsrail'e itiraz etmek. "Bu zulümdür, bu soykırımdır" demek.
Bu, uluslararası bir hegemonyanın sahibi olan "Siyonizm"e itiraz etmek ve "Siyonizm"in kuşatmasını göze almak demekti. Kuşatma dendiğinde ekonomiyi, siyaseti, medya alanını, iletişimi, bilimi, sanatı, istihbaratı kapsayan bir ağdan söz etmek gerekiyordu. Ülkeler korkuyordu, liderler korkuyordu, insanlar korkuyordu. Şöyle diyelim: Dünyanın süper gücünün gücünü kullanıyorlardı ve o süper gücün başkanları korkuyordu.
Ama böyle bir dönemde ve böyle emperyalist bir güce karşı dahi "ses yükseltenler", statü kaybı, dışlanma, boykota maruz kalma, mimlenme dahil "Her şeyi göze alanlar" oldu. Sanat camiasında, spor camiasında, siyaset camiasında…
Bizzat "Yahudiler" arasında ses yükseltenler ve bu zulümden kendisini ayrıştırmayı insanlık görevi bilenler oldu.
Bir oğlumdan rica ettim, yapay zekadan da yararlanarak "ses yükselten" isimleri derlemelerini istedim. Derlediler. "İnsanlık ölmemiş"ti. İsimleri ve kısa mesajlarını paylaşmayı düşünüyordum. Ama sütunumun hacmini bir hayli aşan bir sonuç çıktı. Burada sadece birkaç tanesini paylaşabileceğim:
Rihanna