Şehirlerin ışıkları söndü

"İstanbul'u düşündükçe hafakanlar basıyor" diyordu bir deprem bilimci. "İstanbullulara evlerinizde rahat uyuyun diyemiyorum" diyordu İstanbul'un şehremini.Öyle sorun birikmişti ki, doluya koysan almıyor, boşa koysan dolmuyordu. Deprem ihtimali kapıyı çalıyordu. Ve deprem, yakasından tutup yerden yere vuracaktı İstanbul'u. Her yer riskliydi belki ama, çok çok daha "Riskli" alanlar belliydi. Avrupa yakasından Anadolu'ya tüm Marmara kıyıları ilk darbeyi yiyecek alanlardı, bu biliniyordu.Biliniyordu ama çare neydi Bu riskli alanlarda on binlerce bina vardı ve milyonlarca insan yaşıyordu. Kıyıdan içeriye doğru 10 kilometreyi deprem ihtimaline karşı yeniden inşa etmek gerekiyordu, Üst kısmın Karadeniz'e kıyı bölgeleri İstanbul'un "hayat havzası" idi. Oraya iskân ederseniz, İstanbul'un yarınki hayatı kararırdı. Arada bir bölge olmalıydı, kıyıdaki nüfus o bölgeye kaydırılabilir miydi Nasıl, hangi planlama ve hangi bütçeyle İBB'den bir yetkili "Buna İstanbul belediyesinin tüm bütçesini tahsis etseniz kafi gelmez" diyordu. window.__ITGS_started Date.now(); Bu terazi bu kadar sıkleti çekmezdi. Ama yıllar içinde insanları riskli bölgelerde üstelik çürük yapılara yığmış, yığmıştık.Bu durumda "İstanbul'u düşündükçe hafakanlar basmasın" da ne olsundu11 ilde yaşanan faciayı gördükten sonra -Allah korusun- İstanbul'da deprem sonrasını düşünmek bile ürkütücü idi. Şehrin içinde tıkanmış yollar arasında boğulup kalmak vardı.Çığlıklar çığlıklar çığlıklar ve sonunda derin ve ebedi bir suskunlukİşte 11 şehir"Maraş'ın ışıkları söndü ağabey" diye sesleniyordu Seyyidhan Küçükdağ Maraş'tan "Akşamın olmasını istemiyorum, bir an önce sabahın ışıklarını görmek istiyorum." "Maraş'ın 50 yılı gitti." "Her an yeni bir tanıdığın ailecek göç haberi ile sarsılıyoruz."Bu ses Maraş'tanDepremin vurduğu hangi ili zikretsen, Hatay'ı, Antep'i, Adıyaman'ı, Malatya'yı, Osmaniye'yi, Diyarbakır'ı . İlçeleri, köyleri Elbistan'ı, Pazarcık'ı, Islahiye'yi, Nurdağı'nı. benzeri bir çığlık yükseliyor.Şu anda yüzbinlerce insan bölgede çadırda, yüz binlercesi başka bölgelere taşındı, zaten tüm Türkiye'nin gözü deprem yaşayan yerdeydi, çünkü iş eğitim vs hayatı sebebiyle öylesine bir nüfus harmanlaşması yaşamıştı ülke, deprem bir bölgeyi vurmuştu ama tüm Türkiye yüreğinde hissediyordu sarsıntıyı.Herkes soruyor, merak ediyor yarın ne olacak diye Gidenlerin ne kadarı geri dönecek, yüzde 50'si mi, 40'ı mı, şehirlerin nüfus yapısı nasıl biçimlenecekDeprem bölgesinde hala enkaz başında bekleşenler var; "mucize" umudu bitmiş midir, hala içerde korunmuş bir can var mıdır, cansız olsa bile hiç olmazsa toprağa elimle vereceğim yakınımı bulabilir miyim, bekleşiyor insanlar Aile aile dünya değiştirmiş insanlar Nasıl şehirler kaldı geriyeÇadır ya da konteyner hayatı ne kadar sürecekEvler ne zaman, nerelere, nasıl yapılacak, onlara kim nasıl sahip olacak Dağ gibi hukuk sorunu geliyor. İş hayatı Ülkenin milli gelirinin yüzde 20-30'u bölgeden sağlanıyor. Bu üretim demek, istihdam demek.Nasıl ayağa kalkacak bu alan, üretim ne olacak, istihdam ne olacakEğitim hayatı Kapıda bekleyen