Sarsıcı sorular

9 şehit verdik, jetlerimiz havalandı, onlardan 74'ünü etkisiz hale getirdik. Acaba geçici üs bölgemizin dibine kadar sokulup dört askerimizi şehit edenleri de öldürmüş olabilir miyiz, yoksa onlar hala oralarda bir yerde dolaşıp, sisli puslu ortamları kollayıp başka askerlerimizin canına kastetmek için beklemekte midirler

9 şehidi verdiğimiz tarih 12 Ocak.

22-23 Aralık'ta da 12 şehit vermiş ve ondan sonra havalanan jetlerimiz de şimdikinden az teröristi etkisiz hale getirmemişlerdi. Ama belli ki bir kısım terörist bertaraf edilemedi ve onlar, aradan 20 gün geçtikten sonra 9 evladımızı aramızdan aldılar.

İnsan sormadan edemiyor:

-Şimdiki bombalamalarla bitiremediğimiz teröristlerden bir kısmının da yarın başka askerlerimizi şehit etme ihtimali var mıdır Yarın kaç şehit verirsek Meclisimiz yeniden toplanır ya da jetlerimiz havalanır acaba

Şöyle bir soru sizin de aklınıza geliyor mu

-Acaba havadan bombalamalarla teröristlerin kökü kazınacaksa, neden bunu bir an önce yapıp da işi bitirmiyoruz

Sahi yukardan bombalamalarla kaç teröristin öldüğü nasıl belirleniyor da böyle rakamlar veriliyor

1984, PKK'nın Eruh'ta ilk kanlı eylemi. 40 yıl geçmiş demek ki Kaç bin -belki milyon- sorti yapılmıştır içerde dışarda

Mutlaka anlamsız değildir bu sortiler, ama belli ki bir şeyler eksik kalıyor terörle mücadelede

"Terörle mücadele" ile "Teröristle mücadele" arasında fark olduğu tema'sı epey önce Türkiye'nin gündemine gildi. Meselenin "Kürt sorunu" ile ilgili boyutu da epey önce gündeme geldi. "Kürt sorununun varlığını kabul" bile yıllar sürdü. Askerin kabulü ile sivillerin kabulü ayrı meseleydi. "Sorunun varlığının kabulü"nden sonra terörle bunun nasıl ayrıştırılacağı epeyce tartışıldı.

Aslında "Kürt sorunu"nun, PKK'nın Eruh eyleminden önce de var olduğu biliniyor. Acaba sorun terör boyutuna evrilmeden önce çözülemez miydi Diyarbakır Cezaevi faciasına gelinmesi kaçınılmaz mıydı

"Çözüm süreci" diye bir süreç yaşandı. Bu sürecin bir evresinde hendek olaylarının meydana gelmesi kaçınılmaz mıydı

Bütün bu süreçlerde "Devlet aklı" diye bir şey devrede ise, "Devlet aklı" sağlıklı işlemedi mi, ya da "Devlet aklının nasıl işlediği"ne dair bir sorgulama yapıldı mı

Bugün mesela, "Kürt sorunu"nun hangi noktada bulunduğu, sorunun terörle iltisaklı boyutunun nasıl ayrıştırılacağı, soruna "milli mesele" olarak bakılacaksa, "milli mesele olması noktası"nda doğru tavırların sergilenmesinde "Devlet aklı" sağlıklı işliyor mu

İşin merkezinde "Kürt sorunu" varsa, "Kürt sorunu"nun çerçevesi ve çözümü konusunda ülke çapında bir uzlaşma sağlandı mı, sağlanması gerekiyor mu, yoksa bir siyasi kampın yaklaşımının devlet politikası haline gelmesi ve herkesin ona göre hizalanması, farklı davrananın dışlanması ve bu noktadaki ayrışmanın nerede ise ülkeyi iki kampa bölmesi mi