Oy verenler de örgüt mensubu mu

Önce örgüt davalarının mantığına ilişkin bir şeyler söylemek gerekiyor.

Bir dava örgüt çerçevesine oturtulduğunda artık çok sıradan bir faaliyet bile örgüt çalışması şeklinde değerlendirilip suç niteliğine büründürülebiliyor.

Mesela din eksenli bir örgütten söz ediliyorsa, çocukları futbol oynamaya götürmek bile, ya da piknikte Risale okumak bile iddianamede suçun parçasına dönüşebiliyor. İmamoğlu iddianamesinde normal belediyecilik çalışmalarının bile suçun parçası haline getirilmesi de bundan farklı değil.

Şu son zamanlarda FETÖ operasyonlarının bir kısmı, meselâ, bir kişiye iş bulmak, ne bileyim karnını doyurması için erzak vermek gibi eylemlerle ilgili…

İddianameye göre Ekrem İmamoğlu kafasına CHP'yi ele geçirmeyi, onun üzerinden de Cumhurbaşkanı olmayı koymuş. Taa 2015 yılından, Beylikdüzü'nden başlamış… Oradan İBB'ye geçmiş, siyasi yatırım için finans gücü oluşturmak üzere "sistem" kurmuş, para gücü ile Özgür Özel'i seçtirerek büyük bir hamle yapmış, sonra kendisini Cumhurbaşkanı adayı seçtirmiş…

Böyle gidiyor iddianame.

Bu mantıkla baktığınızda her adım, nefes alış veriş bile suç örgütünün eylemleri niteliğinde…

Zaten onun için neredeyse dokunduğu herkes örgüt elemanı niteliğine bürünmüş. Bir "ahtapotun kolları" gibi. Önce Sayın Cumhurbaşkanı'nın seslendirdiği bu ifade iddianameye 4 kere girmiş.

İddianame İmamoğlu için 828 yıldan 2352 yıla kadar hapis istiyor. Zaten bu durumda siyasi hayat diye bir şey de kalmamış oluyor. Siyasi dezenfektasyon gibi bir şey.

Normalde iddianame mantığınca, yani suç örgütü liderinin yaptığı her şeyin suç kapsamında görülmesi mantığınca, İmamoğlu'nun Beylikdüzü'nden bu yana girdiği her seçimde kendisine oy verenlerin de suçun parçası haline geldiğini düşünmek gerekiyor.

Adam Beylikdüzü belediye başkanlığını kazanmış. Halktan oy almış da kazanmış.

Adam 2019 - 31 Mart'ında İstanbul Büyük şehir Belediye Başkanlığını kazanmış. "13 bin oyla seçim mi kazanılır" mantığı ile, "Çok basit – çünkü çaldılar" iddiası ile, "Hiçbir şey olmadıysa da bir şeyler oldu" faraziyesi ile seçimin iptali istenmiş, seçim iptal edilmiş, 23 Haziran'da yenilenen seçimi bu defa 800 bin farkla kazanmış. Rakibi, iktidar partisinin anlı şanlı eski Başbakan'ı… Binali Yıldırım. Vatandaş, Sisi'li bilmem neli karşı kampanyayı, oradaki suç örgütü sinyallerini anlamamış. Öcalan sokulmuş devreye, herhalde karşı örgütün sesi olarak…

5 yıl denemiş vatandaş Ekrem İmamoğlu'nu. 31 Mart 2024'te yeniden sandığa gidilmiş. Bu defa 1 milyon 100 bin fark atmış rakibine… Rakip, tam da şehircilikten gelen bir isim. Murat Kurum… Çevre ve Şehircilik bakanı.

Kaldı ki sadece Murat Kurum girmemiş seçime, nerede ise tüm devlet girmiş… Cumhurbaşkanı Erdoğan ilçe ilçe dolaşmış, bakanlar seferber olmuş, Ak Parti milletvekilleri sokak sokak gezmiş… "Fetret, metret…" her şey söylenmiş.

Ekrem İmamoğlu büyücü mü ki, ya da seçim propagandası okus – pokusla olan bir şey mi ki, 5 yıllık bir tecrübeden sonra halk yeniden oy versin ona

Acaba para mı akıttı halk kitlelerine İmamoğlu Hani şu 163 milyarlık stoktan

15 milyon kişi de cumhurbaşkanı adaylığı için imza verdi… İmamoğlu'nun zirveye yürüyüşüne katkıda bulunan bu 15 milyon imzanın sahibi de örgüt elemanı gibi muamele görür mü dersiniz

CHP'nin İstanbul İl Başkanlığına "suç örgütü bağlantısı" sebebiyle el konulması talep ediliyor.

CHP'nin tamamına "İmamoğlu suç örgütü" ile iltisakı sebebiyle kapatma davası açılır mı Hatırlatılıyor Yargıtay Başsavcılığına bu konu da… iddianamede…