Önce tebrik sonra birkaç söz

Tabii ki önce tebrik Tayyip Erdoğan 3'üncü defa kazandı. Türkiye'nin 13'üncü Cumhurbaşkanı oldu.Hayırlı uğurlu olsun. "Son defa yetki" istemişti. Bu son dönem, ülkemiz milletimiz için de, Erdoğan'ın seçilmesi için dua ettiğini bildiğimiz geniş İslam dünyası ve tabii kendisi için de iyilikler, hayırlar getirsin.Neresinden bakılırsa bakılsın zor bir görev. Erdoğan'ın bizzat kendi iktidar dönemlerinden geliniyor ve kimilerinin özellikle ekonomide "enkaz" diye nitelediği pek çok sorun bulunuyor.Her şeyden öte bizzat Erdoğan'ın "Türkiye Yüzyılı" dediği hadise, büyük bir meydan okuma niteliğinde.Onun içini doldurmak apayrı bir mücadeleyi kaçınılmaz kılıyor. Bunların tamamı önümüzdeki dönemde konuşulacak konular arasında.Bugün neyi konuşmalıBugün mesela Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı kesinleştikten sonra hem Kısıklı'da hem Ankara'da yaptığı konuşmalarda altını çizdiği "85 milyonun Cumhurbaşkanı olabilme" işini konuşmalı.Aynı şekilde "Bugün kaybeden olmayacak" ifadesi konuşulmalı bugün.Biliyorum, bunlar seçimi kazanan kişiden beklenen ifadeler. "Balkon konuşması" denildiğinde genelde böyle, tüm toplumun kucaklanacağının altını çizen sözler bekleniyor. Ne de olsa, bir toplum kesiminin desteklediği kişi kazanıyorsa, diğer toplum kesiminin desteklediği de kaybediyor.Son seçimde oran, yüzde 52.18 ile 47.82 biçiminde ortaya çıktı. Rakamlara vurulduğunda ise Erdoğan'ın 27 milyon 513 bin 587, Kılıçdaroğlu'nun 25 milyon 260 bin 109 oy aldığı görüldü.Bu rakamlar seçmen bazında bir farklılaşmayı sergiliyor. Bunun toplumsal farklılaşma boyutunu da dikkate aldığımızda, aşağı yukarı ortadan bir "Yarılma" gözlemleniyor.Parlamenter sistem olsa belki bu ayrışma "partiler" bazında meydana gelecek, o da farklılaşmanın daha gri alanlara inmesine yol açacaktı. Cumhurbaşkanlığı Sistemi (CHS)'nin getirdiği ve yüzde 50 artı 1'e kilitlenen ikili ayrışma, çok dana keskin, adeta siyah beyaz bir farklılaşma sonucunu doğurdu.Kılıçdaroğlu kazansaydı, "85 milyonun Cumhurbaşkanı olabilme" ve "kaybeden olmayacak" sözleri yine anlamlı olacaktı.Hatırlanırsa, Millet İttifakı bileşenleri ısrarla, "kazanılmış haklarda en küçük bir gerileme olmayacak" vurgusuna özen gösterdiler. Çünkü özellikle muhafazakâr toplum kesimlerinde "CHP'nin geçmiş uygulamaları"ndan kaynaklanan bir kaygı vardı.Muhalefeti keskin bir "Erdoğan karşıtlığı"nın konsolide ettiği bir gerçek. Soru şu: Üzerine neredeyse tüm muhalefet kampanyasının oturduğu öyle bir psikoloji nasıl oluşurErdoğan açısından bakıldığında diyelim ki bu kaygıların tamamı boş. Tamamı algı. Tamamı yanılgı.Ama 25 milyon küsur insanın buluştuğu bir kaygıdan söz ediliyor.Normalde bizde, Cumhurbaşkanlarının hakikaten 85 milyonu kuşatması beklenir. Öyle bir moral yanı vardır Cumhurbaşkanlığının. Anayasaya da "Milletin birliğini temsil" notu bunun için girmiş olmalıdır. Bir Cumhurbaşkanı'nın "Biz seçildiğimiz için kaybeden olmayacak" demesi de son derece tabiidir.Peki ama seçim sonuçlarından dolayı toplumun bir kesiminde ortaya çıkan tedirginlik nedenŞöyle bir mesele var bana göre Tayyip Bey'in, ya da onu desteklemeyi "misyon" boyutunda