Nasıl bir Türkiye
Ekrem İmamoğlu.
O, siyasette üç kere Erdoğan'ı yenen insan. Evet, Erdoğan değildi karşısındaki rakip ama Erdoğan'ın meydan meydan dolaşarak desteklediği adaylardı.
Şimdi de Cumhurbaşkanı adayı olarak karşısına çıkacaktı Erdoğan'ın Şayet Erdoğan aday olabilirse
23 Mart'ta, yani önümüzdeki Pazar günü ön seçim yapılacaktı.
Meydan meydan dolaşıyordu Anadolu'da Büyük ve coşkulu kitlelerle buluşuyordu. Siyaseti biraz okuyabilenler bu gelişin başka bir geliş olduğunu görüyorlardı. Hani biraz da Erdoğan'ın ilk sıralardaki gelişi gibi
Erdoğan da öyle mi okuyordu Erdoğan aday olup da İmamoğlu'na bir kere daha yenilmeyi, siyasete yenilerek nokta koymayı göze alır mıydı
Kim bilir belki de "Milletin kararı, der, siyasette yenmek de var yenilmek de" der, bugüne kadarki statülerle yetinirdi.
Üstelik ülke tam da "İç cephe tahkimi" gibi gerekçelerle "Terörist başı" ile diyaloga geçildiği bir sürecin içindeydi. "Çanakkale ruhu etrafında halkın her renginin kucaklaşması"ndan söz ediliyordu.
18 Mart akşamüzeri, İstanbul Üniversitesi tarafından İmamoğlu'nun 30 yıl önce İşletme Fakültesi'nden aldığı diploması iptal edildi. Bu "Cumhurbaşkanı adaylığı"na karşı vurulmuş bir darbe idi. Çünkü üniversite diploması olmayan Cumhurbaşkanı seçilemezdi.
Nokta atış! Müthiş!
Devlet çalışıyor!
Hangi devlet
Gece boyunca tv kanalları bunu tartıştı. Herkes operasyonu doğru anladı, bu, netice itibariyle İmamoğlu'na yönelik yol kesiciliği idi.
Ama "Turpun büyüğü heybede idi daha."
Sabah İstanbul, "Darbe sabahı"na uyanır gibi uyandı. İmamoğlu dahil 106 kişi için "gözaltı kararı" çıkmıştı Başsavcılık'tan İmamoğlu'na "Suç örgütü lideri" payı çıkarılmıştı. İki dosya vardı, biri "Kent uzlaşısı"ndan terör iltisakı iddiası, diğeri "çıkar amaçlı örgütleşme" iddiasıydı.
Böyle durumlarda polisler şafak vakti (Ramazan'da sahur vaktidir bu) ev basar, "Hadi gidiyoruz" derdi. Öyle yaptılar İmamoğlu için de Diğer 105 kişi için de
Emekliliğinden 17 ay sonra 2010 yılında bir gün (6 Ocak) İlker Başbuğ "Terör örgütü lideri" suçlaması ile tutuklanacaktı. Bizde "Yargının kestiği parmak acır mıydı acımaz mıydı" bilinmez ama, Başbuğ o cezaevine giderken "Türkiye Cumhuriyetinin 26'ncı Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanmıştır. Takdir yüce Türk milletinindir" diyebilecekti. FETÖ yargıçlarının kılıcı çok keskindi o gün. Cumhurbaşkanı Erdoğan "Tutuklu yargılanmayı doğru bulmuyorum" diyebilecek ama Başbuğ'un, kendi ifadesiyle "Hayatından 26 ayın çalınması"na mani olamayacaktı. "Olmayacaktı" mı demeliydim Yargı bağımsızdı ya
Bahçeli dün "Yargı bağımsız" diye açıklama yapmış
Biz Yargı'nın ne kadar bağımsız olduğunu en çok böyle olağanüstü durumlarda test imkânı buluruz.
Dün İstanbul'daydı olağanüstü görüntüler Van'da, Diyarbakır'da, ne bileyim Doğu -Güneydoğu'nun il ilçelerinde rutin olan "olağanüstü uygulamalar" İstanbul'daydı. 4 gün süreyle her türlü gösteri eylem yasaklandı Valilikçe Yollar kesildi, metro hatları sınırlandı, sosyal medya iletişimi kısıtlandı vs
Bir yandan "Gezi soruşturması" sürmekteymiş Menajer Ayşe Barım "rekabeti ihlâl"den gözaltına alınmış, sonra "Gezi iltisakı"ndan tutuklanmıştı. 12 yıl sonra Başka oyuncular için soruşturma sürmekteydi. En son gazeteci İsmail Saymaz'a geldi ucu Furyada gözaltına alındı. "Muhalefete çökme" sürecinde mi Türkiye "İstanbul'a kayyım ataması ne zaman" diye konuşuluyor piyasada
Bir de kayım atanırsa 16 milyonluk şehre, var ya Memleketin hali tam ibretlik olur