Gerilim" demem yerinde mi, tartışılır.
Cumhur İttifakı içinde Ak Parti – MHP, ya da Erdoğan – bahçeli ilişkileri mutlu - mesut ilerliyor görüntüsündeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Devlet Bahçeli arasında zaman zaman yarım saatlik görüşmeler oluyor, saygılı görüntüler sergileniyor ve özellikle Bahçeli'nin "Cumhur İttifakı'nın gücü"ne ilişkin sözleri medyaya yansıyordu.
Ancak son hafta, özellikle Emniyet'teki tayinlerin ardından Bahçeli dahil pek çok MHP noktasından "paralel yapı uyarıları" geldi. Bazılarında "15 Temmuz'dan ibret alınmadı mı" gibi sert sorgulamalar vardı.
Emniyet ve Yargı'da FETÖ yapılanmasının tasfiyesinden sonra başka yapılanmalar olduğu iddiası öteden beri vardı. Daha çok iktidarın Ak Parti kanadının Gülen grubu yerine farklı dini grupları ikame ettiği iddiaları oluyordu.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde de büyük tasfiye olmuş, her kademede yeni kadrolar oluşturulmuştu.
Bütün bu yapılanmalar "nötr" nitelikte miydi, böyle bir "nötrlük" Türkiye için tasavvur edilebilir miydi, yoksa birileri tasfiye olurken, yerlerini yine renkleri – çizgileri belli, ama iktidar iradesinin sırtını dayamakta beis görmeyeceği çevreler mi dolduracaktı
Sonuçta iktidarın iki ana belirleyeni Ak Parti ve MHP, lider olarak da Erdoğan ve Bahçeli vardı.
Onların siyaset anlayışının bu kadrolaşmalarda belirleyici olması da tabii idi.
Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Teşkilatı ve Yargı gibi stratejik – hassas devlet kurumlarındaki yapılanmalar…
Devlet Bahçeli ısrarla, Cumhur İttifakı içinde bulunmakla birlikte "İktidar"dan bir beklentileri olmadığını söylemekteydi. O zaman TSK, Emniyet ve Yargı'daki yeni kadro oluşumları tamamen Erdoğan inisiyatifinde mi gerçekleşmekteydi
Son itirazlar, MHP'nin devlet içindeki kadro oluşumlarını gözetim altında tuttuğunu gösteriyor.
Emniyet'teki tayinler bir patlama zemini oluşturmuş görünüyor.
Belki de soruyu şöyle formüle etmek gerekiyor:
-Aslında, MHP'nin bugüne kadar devlet içindeki kadro yapılanmalarında inisiyatifi Ak Parti'ye bıraktığını mı düşünmek lâzım yoksa, bu alanda MHP'yi rahatsız edecek bir gelişme olmadığını, ya da MHP'yi de tatmin edecek kadrolar teşkil edildiğini mi
Bir olay yaşandı geçen yıl Temmuz ayında ve Türkiye'de gündem oldu:
-Polis Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz MHP lideri Devlet Bahçeli'nin elini öptü.
Güvenlikle bağlantılı bir devlet görevlisinin bir siyasetçinin elini öpmesi idi yadırganan…
Nasıl bir alaka idi Süleyman Karadeniz ile Devlet Bahçeli'nin alakası
Acaba bu alaka Özel Harekât'ın MHP istikametinde yapılanması gibi bir sonucu doğurmakta mıydı
Bu soruların "Ne var MHP istikametinde bir yapılanma olmasında" gibi cevapları olabilir, ama olayın, güvenlik birimlerinin siyasi nitelik kazanması gibi bir sonuç doğurması söz konusu ki risk buradadır.
MHP cenahının son itirazı, biraz da Süleyman Karadeniz'in bu görevden alınıp, diyelim, Muğla Emniyet Müdürlüğüne atanması ile ilgili olabilir mi
Ya da benzeri şekilde "MHP eğilimli" diye bilinen kadrolar üzerinde iktidarın büyük ortağının "istenmeyen tasarruflar"da bulunması olabilir mi
Bir Sinan Ateş cinayetine tanık oldu bu ülke. Eski Ülkü Ocakları Başkanı'ydı. Yine Ülkü Ocakları ile bağlantılı elemanlar tarafından Ankara'nın göbeğinde kurşunlanarak katledildi. Cinayete gelene kadar katiller ve azmettiriciler, Emniyet birimlerinden ve özel harekât mensuplarından yardım aldılar.