Kampanyada stratejik hata

Soru şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 31 Mart'ı kendi seçimi haline getirmesi kendi statüsü açısından sağlıklı mıdır değil midir

Erdoğan bunu 2019'da da yaptı, sanki İstanbul'u kazanmak kaybetmek kendi zaferi ya da mağlubiyeti imiş gibi meydanlarda dolaştı, üstelik ilk seçimi iptal ettirdi ve sonunda İstanbul, Ankara gibi sembolik şehirleri kaybetti. Ve üstelik İstanbul'u, ikincisi büyük farklı olmak üzere iki kere kaybetti.

Bütün asılmalarına rağmen kaybetmesi de, gerçekten kendisi için ciddi prestij kaybı anlamına geldi.

Şimdi yine meydanlarda ve tabii, en çok İstanbul'u istiyor.

Kazanamama endişesi var. Belli ki o daha çok hırslanmaya yol açıyor.

Kitleler nasıl karşılıyor bilmem, o Cumhurbaşkanı, 70 yaşında ve meydanlarda. Diyelim İzmir'de birisi için oy istiyor, Elazığ'da bir başkası için, Malatya'da oranın adayı için İstanbul'a gelecek ve Murat Kurum için oy isteyecek.

Bu arada birileriyle ister istemez polemiğe giriyor. Suçluyor, suçlanıyor, suçluyor suçlanıyor.

Rakipleri var Cumhurbaşkanı olmasına rağmen

Devletin bütün imkânları elinde ve seçim ortamında da bu değişmiyor. Bütün bakanlarını da sahaya sürüyor. Devlet kullanılıyor rakiplere karşı.

Nasıl bir şey bu

Bazen sokakta yaşlı bir insanla genç birisi tartışır, tartışma büyür, kavgaya dönüşür, size göre insanlar en çok kimi uyarır

Yaşlı adamı değil mi "Yaşını başını almış adamsın, bu genç daha, hatta cahil, onunla dalaşmaya değer mi" denmez mi

Ülkenin Cumhurbaşkanı, meydanlara çıkmış, kendi adamları adına memleketin yarısı ile "cedel"e tutuşmuş

Bunu sadece ben mi yadırgıyorum

Memlekette sadece ben mi kalmışım "siyaset gerçeği"ni anlamayan

Tabii ki biliyorum, Cumhurbaşkanı'nın "partili olabilme" statüsüne girdiğini. Tabii ki biliyorum bunu en çok Tayyip Erdoğan'ın istediğiniÖyle de oldu sonuçta

Ama ben, yazılarımı takip eden herkes de biliyor ki, bunu başından beri problemli buldum. Bunu öncelikle Cumhurbaşkanı'nın "Milletin birliğini temsil" hüviyetiyle çelişkili gördüm.

Onun ötesinde, kendisinin "muhafazakâr" kimliği sebebiyle, böyle bir statünün, yüzde 90'ları Müslüman diye bilinen ve muhafazakârlığın Müslümanlıkla eşdeğer kabul edildiği bir ülkede "İslâm aidiyeti"ni de "siyasi aidiyet"le sınırlı hale getirebileceği, Erdoğan'a karşı olanların muhafazakârlıkla da ayrışacağı endişesiyle sakıncalı buldum.

Kimseye dinletemediğimin farkındayım. Ve şimdi Türkiye böyle bir ayrışma noktasına gelmiş bulunuyor. Bereket versin insanlar, kimseye kızıp oruç bozmak gibi bir yola girmiyorlar.

Ancak bu süreçte Erdoğan'ın şahsında Cumhurbaşkanlığı makamının ortak kabul makamı olmanın dışına çıktığı da bir vakıa.

Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan, toplumun yüzde kaçından olması gereken saygıyı gördüğünü düşünüyor acaba