Kafalar karışık

-Bahçeli "Cumhurbaşkanı yardımcılarından birisi Kürt birisi Alevi olsun" sözünü inkâr etmiyor. Sadece olayı kamuoyuna duyuran gazeteciye (İsmail Saymaz'a) öfkeleniyor.

-Bahçeli bu sözü düşünülmüş - taşınılmış bir öneri olarak mı söyledi yoksa fikir jimnastiği çerçevesinde mi ifade etti, net değil, ama sanki yaşanan süreçte inisiyatif alan bir siyasetçi olarak, Kürtler'in ve Aleviler'in sistem içinde mağdur konumda oldukları düşüncesinden hareketle acaba böyle bir model onlardaki mağduriyet hissini giderir mi, gibi bir eğilimi yansıttığı düşünülebilir.

-Ancak sözün nerelere gidebileceğinin çok da derinlemesine değerlendirilmediği kolayca anlaşılabiliyor, diyeceğim ama, Devlet Bahçeli gibi hem süreçte "kilit rol" oynayan, hem de "Türk milliyetçisi" hüviyeti açık birisinin nereye gideceği ya da bölgede benzeri modellerin (Lübnan, Irak gibi) karşı karşıya kaldığı açmazları açıkça görülecek olan bir modeli ulu orta seslendirmesi şaşırtıcı.

-Bahçeli'nin sözüne, şu sıralar çok sıcak temaslarla sık sık bir araya gelen DEM'in eş başkanı Tuncer Bakırhan'dan gelen cevap -ki "Cumhurbaşkanı neden bir Kürt olmasın" şeklindedir- sözün zaafı ya da başlayacak tartışmanın boyutlarını vermesi bakımından dikkat çekici olmuştur.

-Bahçeli'nin sözüne bakıldığında en tepede, yani Cumhurbaşkanı olarak düşünülecek kişi, ilk planda etnisite açısından Kürt ya da mezhep açısından Alevi olmayacak. Burada bu makamlar için kriter olarak liyakat öncelenmiyor, etnik veya mezhebi aidiyet tercih sebebi oluyor.

-Öteden beri Cumhuriyet'in ana unsurunun etnik olarak Türk ve mezhep olarak Sünni Müslüman olduğuna dair bir değerlendirme vardır. Bu değerlendirme doğru mu, değil mi, irdelenebilir. Kürt'e karşı ya da Alevi'ye karşı bir rezerv gerçekten var mı, bu da sorulabilir. Ayrıca "Türk" tanımlamasının içine kimler giriyor, "Sünni Müslüman" denildiğinde kurulu düzen ne anlıyor, zaman zaman "İslâm aidiyeti"nin de kurulu düzen tarafından "Yakın tehlike" olarak değerlendirildiğine ve o nitelikte kurulan siyasi yapıların kapatıldığına bakıldığında işin o tarafı da karmaşık nitelik taşıyor.

Sayın Bahçeli'nin bir de Cumhurbaşkanlığı konusunda, geçen 8 -10 yıl içinde farklı tavırları gözlendi. Bir dönem Tayyip Erdoğan için "Nasıl tekeden süt çıkmazsa Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olamaz" dedi. Neden böyle söyledi Hangi kriterden yola çıktı Şimdilerde de "Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan'ı vazgeçilmez buluyor." Sayın Bahçeli'ye göre geçen zaman içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hangi vasfı negatiften pozitife döndü ya da kabul edilebilir hale geldi Ya da Bahçeli'nin "Cumhurbaşkanlığı kriteri" mi değişti

-Aslında siyaset zeminine bakıldığında birilerinin birilerini "güvenilmez" bulduğu söylenebilir. Bu "Birileri" kimdir, "Devlet aklı" diye bir şey mi söz konusudur, "Devlet aklı" somutlaştırıldığında kimlerden ya da hangi kurumlardan söz etmek gerekir Ak Parti yüzde 47 oy alarak iktidarda iken onun için kapatma davası açmak, yani onu "güvenilmez kategorisi" içine almak hangi "Devlet aklı"nın eseri idi Ya da şimdilerde Ekrem İmamoğlu'na yönelik operasyonlar, onun Cumhurbaşkanlığına doğru ilerleyen yolunu kesmek üzere bir "Devlet operasyonu"nu mu anlamamızı zorlamaktadır