Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump'la görüşmesi öncesinde yazdığım "Şu meşruiyet meselesi" başlıklı yazıda "Trump'la ilişkinin niteliğini görmek için biraz beklemek gerekiyor, dedim, Netanyahu ile pazartesi günü yapacağı görüşmeyi beklemekten söz ediyorum." (28 eylül 2025)
O görüşme oldu, dünya, Trump'la Netanyahu'nun kankalıktan öte hukukunu izleme imkânı buldu. Hani bizde Azerbaycan için "İki devlet tek millet" ifadesi kullanılır. Trump – Netanyahu ilişkisi ise Amerika ve İsrail açısından "İki millet tek devlet" gibi bir manzara sunuyor dünyaya. Al birini vur ötekine dersem beni yadırgamayın.
Trump kendisini "Bütün tepkilere rağmen başkalarının korktuğu Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan, ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyan adam" olarak takdim etti Netanyahu ile yaptığı ortak basın toplantısında.
"İran'ı birlikte vurduk" dedi.
O arada yayınlandı Trump'ın 20 maddelik planı. Netanyahu planı "Bizim savaş hedeflerimizi kapsıyor" diye niteledi.
Garip olan şu ki, 8 İslâm ülkesi de plana destek verdiklerini açıkladı. Türkiye de onlar arasında. (Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM konuşmasında daha önce desteklediğini açıkladığı Trump planından tek kelime bahsetmezken sadece "Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz" demekle yetindi. Plan adil barış mı getiriyordu)
Plan, Gazze'yi, yalan istihbarat raporlarıyla Irak'ın vahşice vurulmasında rolü bulunan eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in kontrolünde bir "meçhule doğru" sevk edecek mahiyet taşıyor.
Hamas'sız bir Gazze öngörüyor plan. Bu İsrail'in hedefi idi, belli ki 8 İslâm ülkesi de, Türkiye dahil, Hamas'a "Seni koruyamayız" deme noktasına geldiler.
Oysa, hem de Cumhurbaşkanı hüviyetiyle "Hamas bizim kuvay-ı milliyemiz gibi kendi vatanını savunuyor" demiştik. "Cihad yapıyor Hamas" demiştik.
Keşke 7 Ekim'den önce Hamas ile bir iletişim olsaydı da, her eylemin bir tepkisinin olabileceğini, o tepkiyi hesap ederek ve bedelini ödeyip ödeyemeyeceğimizi bilerek hareket etme noktasında bir uyarı yapılabilseydi. Olmadı, 7 Ekim oldu, ve olan oldu…
İsrail ve başında bulunan azılı Siyonist Netanyahu, 7 Ekim'i bahane olarak kullanıp, Gazze'nin üzerine çullandı. Sayılabilen kısmı ile 65 bin insan katledildi. Kadın – çocuk – genç – yaşlı ayırt edilmeksizin. Bombardımanlar altında kalanlar sayılamayanlardan… Gazze, yıkımlarla atom bombası altındaki Hiroşima'dan - Nagazaki'den farksız hale geldi. Koca İslâm dünyası da, hatta dünya da bir şey yapamadı. Bütün cinayetlerin arkasında Biden'ı ile Trump'ı ile Amerika vardı. İnsanlığı kaybetmemiş dünya "Soykırım" dedi Gazze'de Netanyahu'nun yaptıklarına… Gıyabında yargılandı Netanyahu, soykırım suçuyla mahkûm oldu. New York'a giderken, yakalanıp tutuklanma korkusu ile nerede ise hiçbir ülkenin hava sahasına giremedi.
Peki planda ne var Netanyahu cinayetleri ile ilgili
Hiçbir şey.
Katil öldürmeyi bıraktı ya, Trump, 8 İslâm ülkesi liderine "Buna şükredin" demiş olmalı.
Acaba Trump'ın "teşrif ettiği!" o malum zirvede, ya da ikili görüşmede "Netanyahu'nun işlediği cinayetler"den söz edip "Bunun bir faturası olmalı" diyen çıkmadı mı
Trump'ın "Bibi"si o. O birlikte yapılan basın toplantısındaki görüntüye baktığımda bir tür "yılışma" gördüm Trump'tan Netanyahu'ya karşı. "Tersine bir meşruiyet" beklentisi… Planın son rötuşlarının ikili görüşmede yapıldığından emin olmak gerekir.