Diyanet gündemi

Diyanet dinin temsili konumu mudur, tartışılabilir ama, din bizim toplumumuz için her zaman önemli olmuştur ve dini temsil ettiği farz edilen kurum da o ölçüde önem arz etmiştir.

Osmanlı'da Şeyhülislamlık önemliydi, Cumhuriyet döneminde de Diyanet devletin en önemli kurumlarındandır.

Din – Diyanet – Devlet ilişkisi çok farklı başlıklarla ele alınıp tartışılabilir. Devletin laik karakteri konuyu her zaman hassas hale getirmiştir. Ama bu hassasiyet içinde daha hassas bir alan, bu kurumun toplumun her kesimi tarafından saygın diye nitelenecek bir konum edinmesidir. Bu, hem bu kurumun temsil ediyor göründüğü değerler (bizatihi din)in saygınlığı açısından önemlidir hem de, toplumun ortak değerler alanının beslenmesi ya da parçalanması açısından önemlidir.

Diyanet İşleri Başkanı yakın zamanda değişti. Önceki başkan Ali Erbaş'tı. Tartışıldı. Onun duruşunu çok değerli bulanlar oldu, çok eleştirenler oldu. Bu tartışmada taraf olmak mümkün, bilmiyorum sayın başkan, kendisi böylesine bir tartışma alanı olmak ister miydi, ya da tartışma olacaksa bile nasıl tartışılmayı isterdi, geride nasıl bir izlenim bırakmayı tercih ederdi, bilmiyorum, ama ben bir Diyanet İşleri Başkanı'nın daha az tartışılanının, daha çok ortak payda hüviyeti kazananının kendi misyonu açısından daha etkili olacağını düşünüyorum.

Şimdi görevi devrettikten sonra daha serin bir ortamda değerlendirmelern yapqabileceğini sanırım.

Yeni başkan Prof. Dr. Safi Arpaguş. Ali Erbaş gibi o da İlahiyat eğitimi almış, akademik kariyerin en üst basamağına gelmiş birisi. Aile hayatı yine bir bilim insanı ile bütünlenmiş. Prof. Dr. Hatice Kelpetin Arpaguş hanımefendi ile. Safi Bey'in alanı Tasavvuf, Hatice Hoca'nınki Kelâm. Hani yorum yerinde ise ilahiyat alanında "kalb" ile "akıl" disiplinlerinin buluştuğu dünya…

Yeni Başkan geldiğinde herkes biraz "farklı ne olacak" merakını yaşıyor. Kritik tarihlerdeki duruşa bakıyor, hutbelerdeki dile dikkat ediyor, siyasi iktidarla ilişkinin rengini not ediyor.

Bunlar Türkiye'nin hassas alanları.

Şu ana kadar gözlemlenen, Ali Erbaş'ın duruşunu tartışan çevrelerin Safi Arpaguş'a bir kredi açtıkları yönünde. Bu tür sahiplenişlerin, bir başka dışlamaya yol açma riski var. O yüzden ben, her tür sahiplenişin iyi niyet boyutunun, diğer tarafın tepkisine yol açmayacak nitelikte olması ile ilgili olduğunu düşünürüm.

İktidarın siyasi destekçisi hüviyetine büründürülmüş bir Diyanet İşleri Başkanı da problemlidir, muhalefetin sahiplendiği iktidarın dışladığı bir Diyanet İşleri Başkanı da… Zaten böyle bir misyon, sürdürülmesi mümkün olmayacak bir misyon olurdu.

Bu açıdan CHP lideri Özgür Özel'in yeni Diyanet İşleri Başkanı'na "hayırlı olsun" ziyareti yapması çok önemli, bunun yukarda ifade ettiğim probleme dönüşmemesi çok daha önemli.

Türkiye'nin "Din" ile bir biçimde bağlantılı dünya kadar sorunu var. "Sorun" derken, sadece sistemle ilgili sancılı alanları kastetmiyorum. Değer aşınması gibi problemlerimiz var, o alanı yeniden nasıl onaracağız, orada okulun yeri ne, caminin yeri ne, iletişim araçlarının yeri ne, bunların birbiri ile iletişimi olacak mı, nasıl olacak Diyelim alkol komasına girip sokakta kalan çocukları nasıl kurtaracağız Böyle bir sorun karşısında aile ile, cami ile okul el ele tutuşabilir mi Medya burada nerde durur Ve bir Diyanet İşleri Başkanı, bir bilim insanı, kiminle nasıl iletişim sağlar