Dağdakilerin siyasete girmesi

2006 yılının Ekim ayında Diyarbakır ziyaretinde Doğru Yol Partisi (DYP) genel başkanı sıfatıyla katıldığı bir iftar programında Mehmet Ağar "Yukarıda elde silahla mı dolaşsın, ovada siyaset mi yapsın" gibi bir cümle kurar. Bu cümle 8 ekim tarihli Hürriyet'in manşetine "Dağda silah tutacağına düz ovada siyaset yapsın" şeklinde girer. Ondan sonra da "Düz ovada siyaset" terör örgütünü dağdan indirme projelerinin merkezine oturur.

Terör örgütünün silah bırakıp kendini feshettiğini, Türkiye'den de çekildiğini açıkladığı bugün de "Peki bundan sonra" sorusunun cevabı aranırken konuşulan, "Dağdan inenlerin ovada siyaset yapabilmeleri" imkanının verilip verilmeyeceği meselesi…

Örgüt bunu istiyor, DEM de "İşte örgüt adımlar attı, Devlet de adım atsın" söylemiyle bu taleplere sahip çıkıyor.

Örgüt ve paralelinde DEM, Bahçeli'nin de dile getirdiği "Umut hakkı" çerçevesinde Öcalan için de, özgürlük talebini seslendiriyor.

Süreç, Meclis Komisyonu'nun dinlemelerinin ardından bir karar arefesine gelmiş görünüyor.

Kararı kuşkusuz iktidar verecek. Ancak iktidar cenahında görüşler netleşmiş değil. Halk desteği "Terörsüz Türkiye" için var, "örgüte meşruiyet" noktasında çok sınırlı. DEM tabanında bile fireler mevcut.

Tartışmalar devam edecek belli ki…

Sürecin nihayetinde muhtemelen örgüt mensupları "Düz ovada siyaset" hakkını elde edecekler.

Bu DEM bünyesinde mi olacak, yoksa Öcalan'ın daha aktif liderliğinde bir yeni siyasi yapı mı kurulacak, henüz belli değil.

Ama örgüt mensuplarının aktif siyasete katılmaları belli ki "Kürt siyaseti"nde ayrı bir ton ekleyecek.

En azından örgüt mensuplarının bu yoldaki ısrarı, siyasette etkin olma arzularının yansıması olarak okunabilir.

Etkin olma durumunun Dağın getirdiği radikalizm sonucu mevcut yapılar içinde sancı oluşturması çok mümkündür. Bu, bir noktada, partinin Türkiye iklimindeki konumunu savunulamaz hale getirme riski de oluşturabilir.

DEM'in şu andaki toplantılarının da çok geniş tartışmalara sahne olduğu biliniyor. Bu, parti kadrolarının bakışının, beklentilerinin, Türkiye okumalarının çok farklı olmasından kaynaklanıyor olabilir. Buna bir de "Dağ elemanları" ilave edildiğinde, tartışmaların çok daha renkli hale gelmesi tabiidir.

Bu arada söyleyelim, gerçekten "Dağdan inenler"in parti bünyesinde nasıl isimlendirileceği bile ilginç gelişmelere yol açabilir.

Peki Dağdan inenlerin her zaman parti bünyesinde etkin olmaları mümkün olabilecek mi

Bazen başka türlü gelişmeler de olabilir. Bir kere aktif siyaset içindeki profesyonellerin edindikleri tecrübe ile çok daha öne çıkmaları beklenebilir. Bu durumda "dağdan inenler" aradıkları prestiji bulamayabilir ve ortada dolaşan "fuzuli şağil – boş gezenin kalfası" rolü içine düşebilirler. Bunun da ortaya çıkaracağı psikolojik sorunlar olacaktır.

Daha önemli bir mesele var. Mehmet Ağar o "Dağ – Ova" metaforunu seslendirirken "