Batı'da bir tek akıllı lider yok mu

İsrail Netanyahu bölgede kendi cehennemine doğru hızla ilerliyor.

Filistin'de kurduğu zulüm düzeni Hamas'ın 7 Ekim hamlesini doğurdu, İsrail 7 Ekim bahanesi ile Gazze'yi yerle bir etti. Barbarlıkta nasıl çılgınlaşacağının örneklerini verdi. İsrail demek ölüm makinası demek, Gazze bunun somut örneği durumunda. En son saldırıda bir okulu vurdu, 15'i kadın ve çocuk olmak üzere 22 kişi hayatını kaybetti.

İsrail- Netanyahu Gazze'den sonra Lübnan'a, Hizbullah hedeflerine yöneldi. Cehennem yolculuğu siber saldırılarla başladı, bombardımanlarla devam etti. Hizbullah'ın başkan Nasrallah dahil lider kadrosu nokta bombalamalarla imha edildi, Lübnan'da sivil halk için de güvenli yer kalmadı.

"Sonrası" konuşulmaya başlandı. Çünkü bu cehennem yürüyüşünün öncüsü Netanyahu, Tevrat kaynaklı "Nil'den Fırat'a sana verdim" hedefine sahip çıkmıştı. "Sonrası"nda Cumhurbaşkanlığı ve hükümet ortakları seviyesinde Türkiye bile kendisini hedefler arasında gördü.

Türkiye adına bu algı haklı mıydı, haksız mıydı, ardından gelen "savunma sanayiine katkı payı" adı altında oluşturulmak istenen 70 milyarlık fonun algı operasyonu muydu bilinmez ama, bizim iç tartışmalarımız İsrail'in "cehennem yürüyüşü"nü ortadan kaldırmıyor. Ortadoğu'da kitlesel cinayetlerin adı İsrail, bu besbelli.

Bu coğrafya İslâm coğrafyası

Bu coğrafya İslâm coğrafyası. Evet, Hristiyanlık da Musevilik de bu coğrafyada doğdu. Onun için bu coğrafyada her üç dinin bağlılarının bulunması son derece tabii. Onun için Kudüs, vahiy kaynaklı üç dinin de ortak mirasını barındırıyor. Ama nihayetinde İslâm, bu coğrafyada daha etkin, daha yaygın bir nüfus oluşturdu. Onun için Afrika'nın Batı ucundan Çin sınırlarına kadar olan coğrafyayı "İslam coğrafyası" olarak adlandırmak yanlış sayılmaz.

Dünyaya yayılmış olan Yahudiler bu coğrafyaya "Bir vatan sahibi olsunlar" gerekçesiyle apaçık bir dış operasyonla yerleştirildi ve 1948'de devlet niteliğine büründü. Sonra da genişlemeye başladı. Genişleme, en azından "Siyonist önderler" nezdinde başlangıçtan beri "Nil'den Fırat'a" bilincinde miydi, "Yahudiler de bir vatan sahibi olsunlar" ifadesi "insancıl" görünümü beslemek için mi üretilmişti, bunlar için farklı sözler söylenebilir. Ama, İsrail'in kuruluşundan bu yana etrafındaki Müslüman yurtlarını yuta yuta genişlediğini görüyoruz.

İsrail bugüne kadar Sabra Şatilla kamplarındakine benzer çok cinayet işledi de, en son Gazze'de gerçekleştirdikleri, bu coğrafyaya getirdiği cehennem atmosferinin tipik örneği oldu.

Bu cinayetlerin tepkisiz kalması eşyanın tabiatına aykırı. Gazze'de ölen her çocuğun, bütün dünyada insanlık adına tepki üretmesine bakıldığında bu tepkinin İslâm coğrafyasında da derin isyana sebep olması kaçınılmaz. Hatta cihan çapındaki isyana bakıldığında İslâm toplumlarındaki öfke sınırlı kalmış gibi bile görünebilir.

İsrail her cinayette, bu coğrafyada bir isyan tohumu ekiyor, bu açık. Kimi ülkelerle açıktan çatışıyor, ama her Müslümanın yüreğinde öfke ve nefret oluşturduğunu da bilmeli. "İbrahim anlaşması" gibi uyduruk anlaşmalar yaptığı ülkelerde bile bunlar, yönetimlerden halka inemeyecek kadar içi boş işlerdir.

İsrail'in bu cehennem yolculuğu daha ne kadar devam eder Bunun açık ve kısa cevabı şudur: Kendini mahvedinceye kadar.

Batı'da bir tek akıllı lider yok mu