Herkes, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'tan bir hamle bekliyor. Can Atalay için bir adım atsın.
Nasıl bir adım
Hataylılar oy vermiş, milletvekili seçmiş. Ama adam hapiste. AYM "Hapiste tutamazsınız, tutarsanız hak ihlalinde bulunmuş olursunuz" diye karar vermiş. İki defa üstelik. Devleti birincisinde hak ihlalinden 50 bin, ikincisinde 100 bin lira tazminata mahkûm etmiş.
AYM'nin emsal kararları var, Ömer Faruk Gergerlioğlu (HDP DEM Parti) ve Enis Berberoğlu (CHP) hak ihlali kararına TBMM uyum gösterdiği için Meclis'te göreve başlamışlar. Herkes bekliyor ki, Meclis Başkanı, bu AYM kararına da uysun ve Atalay'ı göreve başlatsın.
Ama bu arada bir şey oldu. Önce davanın görüldüğü 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ardından Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM kararlarına uyarak anayasal görevlerini yerine getirmemek bir yana, üstelik 3. Ceza Dairesi, AYM'ye yönelik ağır suçlamalar içeren mütalaalar ortaya koydu.
3. Daire kararı, ortaya konan mütalaalara da bakınca, karara uymuyor olmanın getirdiği "AYM'yi fiilen işlevsiz kılma" bir yana, AYM'nin nerede ise varlığını sorgulayan bir nitelik taşıyor.
Ortada iki yargı kurumunun karıştığı bir "Yargı krizi" mi var, yoksa devletin temel kurumlarının birbirini yediği bir "Devlet krizi" mi
Mesele böyle bir sorunun tartışıldığı noktaya gelirken, gözler İcra'nın ve Yasama'nın nerede durduğu sorusuna çevrildi.
Önce Cumhur İttifakı'nın etkin ortağı Devlet Bahçeli, kendine özgü keskin üslubuyla, ardından daha belirleyici konumda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "hakemlik" rolünden yola çıkıp 3. Daire mütalaasına hak veren bir tavra evrilerek, bu arada Adalet Bakanı "Yargı süreci devam ediyor"dan "Ortada kesinleşmiş bir yargı kararı var" deyip, Can Atalay mahkumiyetine işaret ederek, aslında AYM kararını saf dışı bırakmaya yöneldi.
En son Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'da, Murat Kurum'un adaylığının açıklandığı toplantıda bir cümle kurdu. Yeni CHP Genel Başkanı'ndan "Özgür Efendi" diye bahsettiği cümlede adını vermeden, sanki biraz da sonra gelecek tavırların işaretini verecek tarzda, Can Atalay'la ilgili yaklaşımını da ortaya koydu. Cümle şöyleydi:
"31 Mart seçimlerinde Özgür efendi'yi de özgürleştireceğiz. Daha bismillah demeden, anayasal düzene kastetmekten 18 yıl ceza almış bir teröristi adeta Meclis'ten cezaevine tünel kazarak kurtarma peşinde düşüyor."
"Anayasal düzene kastetmekten 18 yıl almış bir terörist" Bu bir Cumhurbaşkanı tanımlaması. Yine Cumhurbaşkanı'na göre onun Meclis'e getirilip göreve başlatılması da "Meclis'ten cezaevine tünel kazarak kurtarma" faaliyeti Bir ana muhalefet liderinden "Özgür Efendi" diye bahsetmenin bir Cumhurbaşkanına yakışıp yakışmadığı konusu ayrı bir mesele
Cumhurbaşkanı'nın bu tavrı koyduğu bir durumda TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un ne yapacağı merak ediliyor. Kurtulmuş AYM Kararına mı uysun, yoksa Yargıtay 3. Daire kararına ve onun yanında yer alan Cumhur İttifakı liderlerinin kararına mı
Bu sorunun "siyaseten" verilecek cevabını tahmin etmek zor değil. Böyle durumlarda bir Meclis Başkanı'nın, Yasama erkinin temsilcisi olmasından, dolayısıyla bağımsız hareket etmesinden, dolayısıyla bir