22 yılda aile ne hale gelmiş!
2000'li yılların başından itibaren bir çok ilimizde "Ailede Sancı ve Mutluluk Arayışı" başlıklı konferanslar verdim. Dünyada ve ülkemizde "Ailedeki sancı"nın örneklerini anlattım. (Altınoluk'ta bu konudaki yazım 1990 tarihli- https:www.altinoluk.com.trailedeki-sanci.html )
(Alvin Tofler, "Üçüncü Dalga" isimli eserinde, Batı'da "Büyük Ailenin ikinci dalga halinde gelen çekirdek aile ile çözüldüğünü, şimdi üçüncü dalganın çekirdek aileyi de çözdüğünü" anlatıyor, Amerika'dan örnekler vererek, mesela 103 aile türü tespit edildiğini yazıyordu. "103 aile türü" demek, nerede ise ailenin kaybolduğu" bir zemin demekti.
Bunları anlattıktan sonra ülkemizden örnekler veriyordum, boşanma dosyalarının kabarması en tipik "Aile sancısı" idi Cinsel savruluşlar vardı ülkemizde de Evlilik yaşının ertelenmesi o günlerin de gerçeği idi.
Batı'da "nüfussuzlaşma" süreci işliyor, toplumlar yaşlanıyordu. Mesela Fransa tehlikeyi görmüş, aileye yönelik desteklerle yeniden nüfus artış programları devreye koyamaya başlamıştı. (Şu anda ABD'de 1.7, Fransa'da, 1.95, Almanya'da 1.6)
O günler, bizim "Genç nüfusumuz"dan söz ediyor ve bunu, ülkemiz adına büyük bir avantaj olarak değerlendiriyorduk. AB'nin de "Türkiye'nin genç nüfusunu kendi nüfus açığını kapatmak için önemsediği"ni anlatıyorduk. Türkiye de bu genç nüfusu, iyi eğitebilirse, hem kendi geleceği için çok olumlu değerlendirebilir, hem de AB ile ilişkilerde "kültür ihracı" açısından imkân olarak görebilirdi.
Hatta o konferanslarda "Ülkemizde sağlıklı bir aile yapısı kurabilir, koruyabilirsek, arayış halinde olan Batı'nın ülkemizi bir sosyal laboratuvar olarak inceleme"ye alacağını söylemiştik. Ne kadar iyimsermişiz!
Ne oldu
2001 yılında nüfus artış hızımız 2.38 imiş. Bugün 1.51'e düşmüş. "Bu Türkiye için varoluşsal bir tehdit, bir felakettir." Bu cümleyi katıldığı evlilik törenlerinde "Üç" hatta "Beş çocuk" tavsiyesinde bulunan sayın Cumhurbaşkanı kuruyor.
Yani 22 yıl içinde, zatı devletlerinin merkezinde yer aldığı "devlet politikaları" ülkeyi "varoluşsal felâket tehdit" ortamına getirecek gelişmelerden koruyamamış demektir.
12. Kalkınma Planına "Aileyi Koruma Güçlendirme vizyon belgesi" koyan siyasi iktidar, küresel gelişmelerin Türkiye'yi etkilediği ve "Sancı"nın derinleştiği, bunun belirgin örneğinin de "çocuksuzlaşma" olduğu bir ülke haline getirdiği tespitiyle yola çıkıyor.
Batı dünyası 2000'li yılların başında çalışan nüfus ile emekliler arasındaki dengenin bozulduğundan yakınıyordu, bugün biz, yaşlanan nüfusun çalışan nüfusa oranla taşınamaz hale geldiğini konuşuyoruz. (Bunun öteki ucu emekli dramı demek.)
Herkes biliyor ki, nüfussuzlaşmada geri dönüş çok çok uzun yıllar alıyor. "Evlenme yaşı" Türkiye'de de erteleniyor, evlilik halinde bile ekonomik şartlar, çocuk sahibi olmayı zorlaştırıyor, geç evliliğin doğurduğu cinsel sorunlar, aileyi her türlü olumsuz etkiliyor, evlilik akdinin bozulması, boşanmalar, boşanma sonrası sınırsız nafaka sebebiyle boşanmış kişiler arasında süregiden gerilimler, evlilik içi huzursuzluklar, aile içi şiddet, bunun çocuk eğitimine olumsuz etkisi, dolayısıyla gelecek kuşakların ruh sağlığında problemler.
Türkiye bugün böyle bir "Sancı" ile yaşıyor.
İşlerin iyi gitmediğinde herkes hem fikir de, bu "Sancı"dan nasıl kurtulunacağını bilen yok. Öyle ki bir kesim, iktidarla boğuşma adına nerede ise "Aile düşmanı bir dil dil kampanya" üretmeye yönelmiş. Öyle bir yürüyüşün sonunda, insanı da devreden çıkaracağını görmekten kaçınıyor.