Cumhuriyet Bayramı'mız kutlu olsun.
"Tarihi 'tekerrür' diye tarif ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi" der büyük şair Mehmet Âkif Ersoy. Geçmişten ders almayanlar, aynı deneyimleri tekrar tekrar yaşamaya mahkûmdurlar.
TÜRKİYE TALAN EDİLİYORAKP iktidarı ile Anadolu'nun her köşesinde başlayan, görülmemiş doğa katliamı her geçen gün genişleyerek sürüyor. Madenlerimiz uluslararası şirketler tarafından talan ediliyor. İnsanımızın geleceği olan ormanlar, meralar, tarım alanları hunharca yok ediliyor. Bu yok ediş, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle daha da hızlanmış ve milli parklar da dahil en değerli doğal varlıklarımız, tek bir kişinin imzasıyla yabancılara ikram edilir hale gelmiştir. Türkiye'nin nadir elementlerinin de ABD'ye verileceği anlaşılıyor. Bu vahşi madencilik, Türkiye'nin tarımına, hayvancılığına, balıkçılığına, ormanlarına, su kaynaklarına vahim olumsuz etkileri dikkate alınmadan sürdürülüyor. Yasalar hatta anayasa açıkça ihlal ediliyor. Bu etkinlikleri durdurmak için mücadele veren halkın önüne kolluk güçleri dikiliyor. Yargının verdiği durdurma, iptal karlarları yok sayılıyor.
ıkarılan, altın dahil hemen tüm maden cevherleri neredeyse tek bir gramı Türkiye'de bırakılmaksızın yurtdışına götürülüyor. Bir bölümü yurtdışında işlenip, Türkiye'ye ihraç edilerek vurgunun Türkiye'ye maliyeti daha da yükseliyor.
DÜYUNU UMUMİYE'Yİ YENİDEN YAŞAMAKGelişmeler 1881-1923 Düyunu Umumiye sürecini anımsatmaktadır. İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya ile yapılan görüşmeler sonunda, 12 Aralık 1881 (28 Muharrem 1299) tarihinde imzalanan Muharrem Kararnamesi'yle, Osmanlı Devleti'nin iç ve dış borçlarının tahsili yetkisi bu kuruma verilmiş, Avrupalı devletler tuz, ipek, tütün, alkollü içki ve balık sektörlerinden gelecek vergilere el koymuşlardır. Devletin ekonomik faaliyetlerinin yönetiminin yabancıların denetimine bırakılmasıyla Osmanlı Devleti ekonomik bağımsızlığını kaybetmiştir.
Osmanlı Devleti'nin bu duruma düşmesinin nedeni devletin kötü yönetilmesi ve sık sık başvurulan dış borçlanma; alınan borçların üretime değil saray yapımına, padişahın lüksüne, verimsiz alanlara harcanmasıdır.
BOR BATAĞINDAKİ TÜRKİYETürkiye Cumhuriyeti, Lozan Antlaşması ile Düyunu Umumiye'yi sonlandırmış, Osmanlı borçlarının tamamını ödemiş ve 1923-2002 yılları arasında sadece 110 milyar dolar dış borç almıştır. 2002 yılında iktidara gelen AKP ise Türkiye'nin dış borcunu yaklaşık 548 milyar dolara yükseltmiştir. "Ekonomist" Erdoğan yönetimindeki Türkiye'de tarım, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık gibi tüm sektörlerde ve sanayide üretim düşmüş, ülkenin buğday dahil neredeyse tüm gıda ve diğer gereksinimi ithalatla karşılanır hale gelmiştir. Bu da dış borç ihtiyacını artırmış, Türkiye Cumhuriyeti bugün, Düyunu Umumiye döneminden bile çok daha vahim bir dış borç batağına saplanmıştır.
BUGÜNÜN DÜYUNU UMUMİYE GELİRLERİ MADENLERDİRDüyunu Umumiye İdaresi Osmanlı'nın borçlarını, tuz, tütün vb. gelirlerine el koyarak tahsil ediyordu. Bugün AKP ve Erdoğan, Türkiye'yi içine düşürdükleri borç batağından, ülkenin madenlerini alacaklı devletlerin şirketlerine teslim ederek kurtulmaya çalışıyor. Bunu yaparken de doğaya verdiği zararla ülkenin geleceğini tehlikeye atıyor.

9