Takke düştü, kel göründü

"Terörsüz Türkiye" masalında, takke düşmüş, kel görünmüştür. AKP, MHP ve DEM milletvekillerinin, on binlerce vatandaşımızın ölümünden sorumlu Öcalan'ı ziyaretinde dile getirilen görüşler, komisyona katılan partilerin raporlarıyla açıklığa kavuşmuştur.

ÖCALAN'IN TALEPLERİ

Öcalan'ın taleplerini içeren DEM raporunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin "ulus devlet" niteliğini ortadan kaldıracak; devleti ulusu ve ülkesiyle bölecek; Irak ve Suriye gibi, Türkiye'de de Kürt özerk yönetimine dönüşecek bir yapı öngörülmektedir. Bu yapının Suriye'de SDG ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile birleşmesinin planladığı anlaşılmaktadır. DEM raporu, Büyükelçi Barrack'ın dile getirdiği, ABD'nin "ulus devlet" şikâyeti ile örtüşmektedir.

Bu talepler, ABD'nin, Lozan öncesine giden 100 yıllık emellerine ve stratejisine uygundur. Başkan Wilson'un, "Türkleri Avrupa'dan atmak; İstanbul'u uluslararası bir kent yapmak; kapitülasyonların devamı ve Anadolu'da bir Ermeni ve bir Kürt yurdu kurmak" hülyası ve Sevr Antlaşması'yla Doğu Anadolu'da kurulacak Ermenistan'ın sınırlarını bizzat çizdiği unutulmamalıdır. ABD adına Lozan Konferansı'nı izleyen Joseph Grew'ün, Lozan'da, Türkiye ile ABD arasında imzalanan Dostluk ve Ticaret Antlaşması için, "...Türklerden koparmak istediğimizden çok fazla imtiyazı, bizim Türklere verdiğimizin belgesidir" dediği de.1 Nitekim ABD, iki antlaşmayı da onaylamamıştır.

AKP RAPORU

AKP raporunda, adı belirtilmeyen "terör örgütü"nün silah bırakma koşulları ve bu eylemin, sınır ötesindeki (SuriyeIrak) terör gruplarını da (YPG-SDG) içerecek şekilde genişletilmesi, süreci neredeyse sonsuza dek uzatacak bir yaklaşımdır.

Şara-Abdi, 10 Mart Anlaşması'na tam olarak uyulması koşulu ise Türkiye dışında, ilgili taraflardan (ABD, İsrail ve SDG) hiçbirinin stratejisine uymayan bir beklentidir. Suriye'den gelen son bilgiler, SDG'nin Suriye ordusuna katılması bir yana, ülkenin kuzeydoğusunun, hükümet güçlerinin girmelerine bile izin verilmeyen biçimde, SDG kontrolüne bırakılacağına işaret etmektedir. Aceleyle Şam'a giden Dışişleri Bakanı Fidan ile Milli Savunma Bakanı Güler'in, beklentileri karşılanmazsa Türkiye'nin gereğini, "kimseye sormadan yapacağı" yönündeki açıklamaları, inandırıcılıktan uzaktır.

AKP raporunda Öcalan'a umut hakkı, teröristlere af konularının, "müstakil ve geçici kanun" gibi her tarafa çekilebilecek, uzun ve karmaşık ifadelerin arkasına gizlenmesi, amacın, AKP'nin, daha baştan çıkmaza gireceği belli olan süreci, olanaklı ise Erdoğan'ın yeniden cumhurbaşkanı olabileceği koşulların oluşacağı zamana kadar uzatmak olduğu izlenimini vermektedir.

Raporun en önemli yönü ise Lozan Antlaşması'nın ve Türkiye Cumhuriyeti'nin AKP iktidarına kadar uyguladığı politikaların, bir hesaplaşma havasında eleştirilmesidir.

MHP'NİN TUTUMU

Bahçeli'nin, DEM temsilcisi Buldan'ın yaptığı açıklamanın "Her cümlesinin altına imzamı koyarım" sözleri ve Öcalan için Diyarbakır'da yapılması planlanan mitingi, CHP mitingleriyle bir tutup doğal karşılaması, komisyon sürecinin de Bahçeli'nin Öcalan'ı Meclis'e davet etmesiyle başlatılmış olduğu anımsandığında, MHP'nin Öcalan'ın taleplerine ilişkin tutumu hakkında yeterli fikir vermektedir.