'Kürt sorunu'

Türkiye kırk yıldır "Kürt sorunu" ile yaşıyor! Yine kırk yıl "PKK terörü" ile savaştı.

KÜRT KALKIŞMALARI

Cumhuriyet tarihindeki benzerleri gibi PKK terörü de yabancı devletlerin kışkırttığı etnik, ayrılıkçı bir Kürt kalkışmasıdır. İngiltere'nin Musul üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için Şeyh Sait isyanını kışkırtması gibi, destek olan ülke, kendi çıkarları için Kürtleri kullanmıştır. Ermeni terörü bitince başlayan PKK terörünün, Türkiye AB tam üyeliği için harekete geçince, bu üyeliği zora sokmak amacıyla kışkırtıldığının, bizzat AB yetkilileri tarafından dile getirildiği unutulmamalıdır.

PKK terörünün aksine, yıllardır dilinden "Kürt sorunu" sözcüklerini düşürmeyen DEM dahi "Kürt sorunu" ile ne kastedildiğini açıklamaya yanaşmamaktadır. Körün fili tarifi gibi herkesin kendi "Kürt sorunu" vardır.

'KÜRT SORUNU'

Türkiye'de "Kürtler" ve "Kürtçüler" vardır. Kürtlerin, anayasanın, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür" tanımı ile sorunu yoktur. Onlar, Türk vatandaşı olmanın -Ortadoğu'daki diğer Kürtler düşünüldüğünde- avantajını kaybetmek istemiyorlar. Kürtlerin çoğunluğunu oluşturan, Öcalan'ın çağrısına rağmen İmamoğlu'na oy veren bu vatandaşlarımız, Türkiye'deki toplam Kürt nüfus dikkate alındığında, DEM ve öncülü partilere, beklenen sayıda oy vermemişler, PKK'ye destek olmamış, aksine rahatsız olmuşlardır.

KÜRTLER

Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır. Etnik kökeni ne olursa olsun, bütün Türk vatandaşları ile aynı olan bu sorunlar, anayasanın "Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal, hukuk devletidir" hükmünün ve tüm yasaların, özellikle son 23 yıldır, iktidar tarafından hükümsüz kılınmasından kaynaklanmaktadır.

Doğu ve Güneydoğu'da, feodal düzenin sürmesi, bu sorunları daha da ağırlaştırmaktadır. Türkiye'nin vicdanını derinden yaralayan Narin ve Rojin cinayetlerinin aydınlatılmaması, feodal düzenin Kürt vatandaşlarımızın sorunlarına katkısına iki çarpıcı örnektir. Bu iki bölgemizde izlenen ekonomi politikalarının yetersizliği dahil bu gerçek sorunların çözümü için TBMM'de özel komisyonlar kurulmasına, hele Öcalan'ı muhatap alıp pazarlık masasına oturulmasına gerek yoktur. Kürt vatandaşlarımızın bu sorunlarını hiç dile getirmeyen DEM'in tutumunun nedenini ise "Kürt" ve "Kürtçü" ayrımında aramak doğru olur.

KÜRTÜLER

DEM, "Kürt sorunu"nu tanımlamaktan kaçıyor ama DEM yetkililerinin açıklamaları ve dile getirdikleri beklentiler, DEM'in "Kürt sorunu" ile kastettiğinin, "ayrılıkçı, etnik Kürt milliyetçiliği" olduğunu gösteriyor.

Bütün vatandaşların eşitliğini güvenceye alan Türk Medeni Kanunu varken, anayasaya "eşit vatandaşlık" kavramının eklenmesini istemek, Kürtler için "ayrıcalıklı vatandaşlık" talebidir.

Hemen her devletin tek bir resmi dili olduğunu yok sayıp Kürtçenin anadil olarak kabulünü önermek "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran halka, Türk milleti denir" hükmünü yok saymaktır.

Yerel yönetimleri, "Kürt federal eyaletleri" haline getirmeye çalışmak, devletin bütünlüğüne kastetmektir. DEM yöneticilerinin bu tür söylemlerine örnekler artırılabilir. Bu taleplerin yerine gelebilmesi ancak dış müdahale ile olanaklıdır.