Osmanlı'nın Venedik'ten aldığı (1571) Kıbrıs Adası, Rusya'ya karşı destek arayışında, egemenliğin Osmanlı'da kalması kaydıyla yönetimi geçici olarak İngiltere'ye bırakılıncaya (1878) kadar barış içinde yaşamıştır. O tarihten 1974'e kadar ise ada, bağımsızlığını kazanmasını takiben Yunanistan'ın; Lozan Antlaşması'ndan sonra ise İngiltere'nin ada üzerinde hak iddia etmeleri nedeniyle, Türkiye için sorun olmayı sürdürmüştür.
KIBRIS TÜRKİYE İİN ÖNCELİKLE BİR GÜVENLİK KONUSUDUR"Sabit uçak gemisi" diye tanımlanan Kıbrıs, Doğu Akdeniz'deki konumu nedeniyle, bugün bile Anadolu'ya "Megali İdea" hayaliyle bakan Yunanistan'a ve yakın geçmişte Yunanistan'la birleşme (Enosis) amacıyla Akritas Planı'nı uygulayarak adanın Türk halkını yok etmeye kalkışan, Türkiye'nin ada üzerindeki haklarını yok sayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne (GKRY) bırakılamaz. Bu açıdan, Makarios ve Yunanistan'dan gelen EOKA kurucusu ve lideri Grivas adadaki Türkleri katlederken "garantör devlet" sorumluluğunu yerine getirmeye yanaşmayan, Türkiye'nin müdahalesini de önlemeye çalışan İngiltere'nin adadaki iki üssü de (şimdi ABD de kullanmaktadır), Türkiye için tehdittir. Türkiye Cumhuriyeti'nin önemli bir dış politika başarısı olan, 1959 Londra ve Zürih Antlaşmaları bu gerçeğin kanıtıdır.
TÜRKİYE'NİN 'KIBRIS SORUNU' YOKTURABD dahil NATO müttefiklerinin tehdit ve baskılarına karşın gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı (1974) ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) kurulması (1983), Kıbrıs'tan Türkiye'ye yönelebilecek tehdidi ortadan kaldırmış, Kıbrıs Türk halkının güvenliğini sağlamış, Türkiye'nin "Kıbrıs sorunu" çözülmüştür. Bugün bir "Kıbrıs sorunu"ndan söz ediliyorsa bu Yunanistan ve GKRY'nin sorunudur. Türkiye ve KKTC artık sadece, 42 yıldır yerleşen, iki devletli Kıbrıs gerçeğinin hukuki bir metne bağlanmasını görüşmelidir.
AKP VE KIBRISAKP iktidarı bu gerçekleri göz ardı etmiş ve etmeyi de sürdürmektedir.
Türkiye'nin hak ve çıkarlarını koruyarak Londra ve Zürih Antlaşmaları'nı yapan Menderes ve Kıbrıs Barış Harekâtı'nı gerçekleştiren Ecevit Türkiye'sini küçümseyen AKP, Yunan ve Kıbrıs Rum çıkarlarını gözeten Annan Planı'nı (2004) desteklemiş, KKTC'yi de plana onay vermeye zorlamıştır. Aynı amaca yönelik Crans-Montana görüşmelerinin (2015-2017), aldıklarıyla yetinmeyen GKRY tarafından akamete uğratılması, AKP'nin yanlış Kıbrıs politikası nedeniyle Türkiye'nin daha da zemin kaybetmesini önlemiştir. AKP'nin bir yandan KKTC'de yolsuzluk, mafyalaşma hatta özel yaşama müdahale sorunlarının ortaya çıkmasına ve giderek ağırlaşmasına en azından seyirci kalırken bir yandan da GKRY ve Yunanistan'ın, "Kıbrıs sorunu!"nu çözmek üzere başlattığı girişimleri, ABD, İngiltere ve AB ülkelerinin baskısıyla desteklemesi, Türkiye ve KKTC'ye zarar vermektedir. Kaldı ki Ege ve Doğu Akdeniz'deki son gelişmeler ışığında Kıbrıs'ın Türkiye için önemi daha da artmıştır.

10