ÇOK duruşmaya katıldım mahkemelerde.
Ağır cezada da yargılandım sulh cezada da. Mahkeme salonuna, hâkime, savcıya alışığım yani.
*
Girdiğim her duruşmada... Aşırı kasık bir ortamın içine düştüğüm gerçeğiyle yüzleştim.
Hâkim "oturabilirsiniz" demeden oturulmaz, şüpheli olarak ayakta put gibi durulur, laubali hiçbir tavır sergilenmez falan.
En iddiasız duruşmalarda bile mahkeme heyeti, salondaki sükunet konusunda süper titizlenir.
*
Duruşma salonunda Ekrem İmamoğlu'nun...
Kravat çıkarmasını, çıkardığı kravatı dinleyici sıralarına fırlatmasını, hâkimle kafa bulma çabasını, ceketini çıkarıp kollarını sıvamasını, alkışlayan dinleyicileri selamlamasını falan görünce...
Bundan sonra hiçbir duruşmada zerre kadar kasmama kararı aldım.
Haberin DevamıFİDAN'IN ALDIĞI KİTAP
ROMA sokaklarında küçük bir tur atan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, karşısına çıkan uluslararası kitaplar satan bir kitapçıya girdi. Kitap raflarına şöyle bir baktı.
Ve Dan Brown'ın "The Secret of Secrets - Sırların Sırrı" adlı kitabını alıp kitapçıdan çıktı.
GÜRSEL TEKİN'İN ÇAYCILIĞI
GÜRSEL Tekin'in savunulacak bir tarafı yok.
Ancak Gürsel Tekin'e yönelen öfkenin zaman zaman çığırından çıktığı da bir gerçek.
*
Mesela "çaycı" diyorlar Gürsel Tekin'e. Neymiş, geçmişte çaycılık yapmış.
Bunun üzerinden aşağılamaya çalışıyorlar adamı.
*
Gürsel Tekin, geçmişte çaycılık yaptı mı yapmadı mı bilmiyorum ama bildiğim bir şey var: Çaycılık, siyasette çok işe yarayacak bir deneyimdir.
Çaycılık yapan:
Mahalleyi örgütler, hacı teyzelerle teklifsiz konuşmasını becerir, halkla kurduğu temaslar organiktir, esnafla aynı dalga boyunu tutturur, camiye girerken alışkın bir kayıtsızlıkla takkeyi kafasına yerleştirir.