30 Ağustos'ta kimin askeri olunur

Videoda izledim: 30 Ağustos törenlerinin yapıldığı bir sırada bir grup subay adayı, kılıçlarını çekip "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye haykırıyor. Bu görüntüler tartışılıyor şu sıralar. Tabii yine kutuplaşma çerçevesinde. Tabii yine kimsenin kimseyi dinlemediği bir ortamda. Biliyorum, bir faydası olmayacak ama ben yine de şöyle bir dalayım bu tartışmaya:

ÜLKENİN düşman işgalinden kurtulduğu büyük zaferin yıldönümünde...

Hangi kumandanın ordusunda yer almanın hayalini kurarsınız

Eğer Yunan Ordusu'na nefer yazılmak gibi kaçıkça bir hevesiniz yoksa...

Tabii ki hayalinizdeki yeriniz Mustafa Kemal'in ordusu olur.

Vatanını seven her Türk gibi şöyle dersiniz:

Eğer o gün orada olsaydım.

- Hiç sağa sola bakmaz.

- Hiç tereddüt etmez.

- Hiç hesap yapmaz.

Derhal Mustafa Kemal'in ordusunda yerimi alırdım.

Bu açıdan bakıldığında...

30 Ağustos'taki büyük zaferin yıldönümünde...

Subay adaylarının kılıçlarını çekip "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye haykırmalarının sembolik bir anlamı vardır.

O anlamda da yadırganacak, tuhaf bulunacak, tartışılacak hiçbir şey yoktur.

"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı, bir siyasi görüşün sloganı haline gelmiş. Bu nedenle subay adaylarının bir siyasi görüşün sloganını atmaları, yakışık almazmış.

Böyle diyenler de var.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Bazıları da şöyle bir yorum yapıyorlar:

"FETÖ'nün son dönemde askeri okullara yönelik iftiraları söz konusu. Subay adayları aslında o sloganla, o iftiralara cevap verdiler."

Bunların hangisi doğru

Bilmiyorum.

Bilmeme de imkan yok.

Ama bildiğim bir şey var:

Ben o görüntüleri izlediğimde...

"Bu subay adayları siyaset yapıyor" demedim.

Hiçbir etki altında kalmadan şöyle dedim:

"30 Ağustos'un ruhuna uygun bir tutum alıyorlar."

Madem niyet okumacılığı yapacağız.

Bari iyi niyetli bir okuma yapalım.

Değil mi ama

ONLAR ŞÖYLE YAPIYOR BİZ DE ÖYLE YAPALIM

SON günlerin kutuplaşma ortamında şöyle argümanlar geliştiriliyor:

- Onlar Alpay'ı bile koruyor, biz de Dilruba'yı koruyalım.

- Onlar Dilruba'yı onur konuğu yapıyor, biz de bizim küfürbazları onurlandıralım.

- Onlar hatalı da olsa kendi adamlarını koruyor, biz de hatalı da olsa kendi adamlarımızı koruyalım.

İşte bu yaklaşım:

Ortamı zehirlemekte. Her kesimi çürütmekte. Hepimizi yozlaştırmakta. Diyaloğu bozmakta. Yumuşamayı ortadan kaldırmakta. Gerginliği arttırmakta.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

"Onlar öyle yapsa bile biz yapmayalım" ahlakını yeniden egemen kılmazsak...

Daha da batarız.

Benden söylemesi.

BEŞ ON SENE SONRA DİLRUBA

MAALESEF Dilruba adlı şahsın konuşmasını dinlediğimizde "üslubu amma da bayağı, ne kadar da kaba bir dili var" falan diyorsunuz.

Ayrıca meramını anlatırken hakaret etmeyi maharet sandığını fark ediyorsunuz.

Bu dilden, bu üsluptan, bu yaklaşımdan sıyrılması gerekiyordu Dilruba adlı şahsın.

Hükümeti eleştirirken daha temiz bir dil kullanmayı öğrenmesi, "gerizekâlı" demeden, "ahır" demeden, bayağılaşmadan konuşmayı başarması gerekiyordu.

Fakat gelin görün ki bu fırsat artık kaçtı maalesef.

Dilruba adlı şahsın bu saatten sonra böyle bir gereksinim duyacağını hiç sanmıyorum.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Niye duysun ki

Mevcut üslubuyla, mevcut bayağılaşmasıyla, mevcut hakaretleriyle...