Şehit cenazeleri siyasallaştırıldı.

Hepimiz aynı ülkelin, aynı bayrağın aynı vatanın, aynı anayasal düzenin kısacası aynı milletin siyasal kurumları, yurttaşları değiliz de düşmanlarıyız sanki. Şehit cenazelerini siyasallaştırıp kavgaya dönüştürüyorlar. İktidar aygıtı, Türk Milletini bu kapasiteyle yönetiyor(!).

"Biz" bilinci yok, "ben" ilkelliği var.

Vatan evlatları baskına uğramış, 12 şehit vermişiz, milli bilinç taşıyan, içinde vatan sevgisi olan herkes üzüntü içinde, siyaset ise sen-ben kavgası peşinde.

Cenazeye gönderilen çelenkleri kırıyorlar.

Cenazede saygılı davranacakları yerde provokasyon yapıp, siyasi gerilim yaratıyorlar. Olayları önlemek yerine bizzat iktidar partisinin elamanları olay çıkarıyor. Yetmiyor, tüm iktidar cephesi, durumdan vazife çıkarıp hiç vakit kaybetmeden anında Ana muhalefete saldırıyor.

Hâlbuki ortada fırtına koparacak durum yok. İktidar, bir kınama bildirisi hazırlamış, CHP, Milli Savunma Bakanı'nın olaylar hakkında bilgi vermemesini gerekçe göstererek o bildiriye imza atmayıp kendisi eşdeğer içerikte bir kınama bildirisi yayınlamış.

Onu da bırakın, şehitlerin acıları, vatanın dört bir tarafına yayılmış, al bayrağa sarılı cenazeleri daha toprağa verilmeden iktidar ve ortakları, sükûnet telkin edecekleri yerde ateşe benzin dökme yarışına girdi. Kimi bıçaktan, kından bahsediyor, muhalefeti sokağa çıkmaz hale getireceklerini söylüyor, kimi, "halkımızın bunlara seçimde cevabını vereceğinden" söz ediyor.

Bütün bunlar olurken 12 şehit cenazesinden, bazıları toprağa daha yeni verilmiş, kimi uçakla doğduğu şehre gönderiliyor, kimi musallada milletin şehadeti ile yüzleşiyor, acılı aileler perişan halde; iktidar bloku ise, muhalefeti cenazeler üzerinden baskılama, buradan mahalli seçimler için sonuç çıkarma gayretinde.

Ne böyle İslamcılıkmuhafazakârlık olur, ne de böyle milliyetçilik olur.

Bu yapılanın adı bellidir: Birincisi şehitlere apaçık bir saygısızlıktır. İkincisi de şehitleri ve cenazelerini siyasi çıkar aracı görmektir.

HİZBULLAHIN GÖRÜNÜR YÜZÜ HÜDAPAR

Hüdapar genel başkanının meclis kürsüsünden Türkiye cumhuriyetinin varlığını ve elbette anayasal düzenini tartışmaya açma çağrısı hiç şaşırtıcı değil.

Neden

Çünkü o da Kürtçü bölücüdür de ondan.

Sol Kürtçülüğün PKK-PYD ve yasal uzantısı DEP, HADEP yahut Dem parti yürütürken, sağ (İslamcı) Kürtçülüğü de tarikatlar ve sonrasında Hizbullah, onun devamı olarak da Hüdapar yürütmektedir.

Osmanlı'nın son dönemlerinde, önce Babanzade aşiretini sahnede gördük. Sonra Nakşiliğin Halidî kolu devreye girdi. Irak'ta Barzaniler, az beride Şemdinli'de Şeyh Ubeydullah, Ermeniler gibi biz de devlet olabiliriz hülyasıyla ayaklandı.

Kalkışmayı önlemek için gönderilen Diyarbakır'daki askeri birliğin üzerine Oğlu Abdülkadir'i gönderen Şeyh Ubeydullah, başarılı olamadı. Üstelik İran'da bir başka Türk yönetimi olan Karaçaylara da saldırdı gene başarılı olamadı.

Sonra Şeyh Sait ve hemen yanında Ubeydullah'ın Diyarbakır'a baskına gönderdiği oğlu şeyh Abdülkadir'i, 1925'de gene Diyarbakır yönünde elinde isyan bayrağı ile gördük.