Milliyetçiler NATO'cu mu

Geçen haftaya Türk Ocakları'nın İslam'ın sorunlarını konu edinen sempozyum toplantısı damgasını vurdu. Bu haftanın konusu, "büyük başarı" olarak sunulan İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girişine izin veren, Türkiye'nin onayladığı bir memorandum oldu. Her ikisi birlikte düşünüldüğünde ortaya şu soru çıkıyor: Türkçüler milliyetçiler NATO'cu mu Yön belirleyen önemli bir soru. Belki de Türk Ocakları'nın asıl yapması gereken şey, Türk Milliyetçiliğinin bizzat kendisine yönelik sorunları, bir sempozyumda ele almaktır. Çünkü Türk Milliyetçiliği fikir hareketi kendi yolunda ilerlemiyor. Kendi ideolojik köklerinden sapmalar var. Mesela Türk Milliyetçilerinin yegâne hedefi, AKP iktidarını sürekli daim kılmak mıdır Bu yönetimin tüm hatalarını meşrulaştırmak ve Türk milletinin aleyhine olan bütün kusurlarına ortak olmak mıdır Doğrudur. Türk Milliyetçiliği (Türkçülük) kozmopolit bir imparatorluk toplumunda doğdu. Doğrusunu söylemek gerekirse imparatorluk toplumlarının özelliği de tam olarak budur. Onlar ister istemez kozmopolittir. Önce Osmanlıcılıkla başlayan ve her milletten, cinsten, etnistiteden insanları bir bütün yapmağa çalışan bu ideoloji ister istemez, yetersiz kaldı. Köklerinde İslam'ın birleştiriciliği vardı. Sonra İslamcılık ortaya çıktı. Onun amacı da bir ulus yaratmaktı. Ve adından da anlaşılacağı gibi birleştirici sosyal dinamik yine İslam'dı. İkiye ayrıldı. Bir kısmı Türkçülük yanı ağır basan yeni fikir hareketlerine dönüştü. O Türkçülük, bugünkü Türkçülük değildi. Etnik Türk'ten bahsetse de o daha çok dini tonlarıyla varlık bulan bir fikir hareketiydi. Derken Türkçülük; "Millet" dediği yapıyı dini toplumla, fikri bütünleşmeyi de "Türk Kültürü" üzerinden inşa eden, kültürel milliyetçiliğe evrildi. Böylece millet denilen varlık, kendini Müslüman sayan insanlardan meydana gelirken, onları bütünleştiren de, Türk kültürü yani Türkçe ve Türk tarihi oluyordu. Gökalp'ın çizdiği millet tablosu daha çok buna benzer. Atsız, Necdet Sancar Zeki Velidi Togan gibi sonraki kuşak, Türkçülüğü etnik temelli "nation" olarak ele aldı ve bizzat Türk'ün kendisine vurgu yaptı. Türkeş, bu ayrımda, etnik Türk ile İslami ögeleri, yan yana getirerek "ülkücülük" eksenli bir temele oturtmağa çalıştı. Kısaca özetlediğimiz bu tarihsel süreçte Türkçülük Milliyetçilik, Türkeş dönemiyle birlikte tutarlı ve istikrarlı bir iç ve dış politika izledi. Eylem ve söylem birliği içinde oldu. Lakin sonrasında öyle olmadı. Yörüngesinden çıkarıldı. Kişinin iradesiyle eşdeğer hale getirilerek adeta savruldu. Tutarlığını kayıp ederek tezatlar yumağına dönüştü. İçinde bulunduğumuz süreçte, hiçbir eylem ve söylem tutarlı değil. Öncelikler, önem sırasına konulduğunda davanın çıkarları geriye itilirken